12 bin 500 yıla dayanan geçmişi ile kadim bir şehir olan Siirt; asırlar boyu eğitim kültür ve ticaret merkezi olduğu kadar dokumacılık ve bakırcılık gibi el sanatlarında da önemli bir merkez konumundaydı.
Özellikle bu el sanatlarından bakırcılık araştırmaya değer bir konu. Bu konuda elimizde ki bilgi kırıntıları bile bizi çok önemli sonuçlara ulaştırıyor.
2004 yılında günümüzün milletvekili dönemin belediye başkanı Mervan Gül döneminde, o tarihte belediye özel kalem müdürü olarak görev yapan becerikli ve idealist hukukçu hemşerimiz Diyattin Temizin gayretleri ile Siirt tarihine damga vuran bir çalışma olan “ Siirt ve Çevresi “ konulu bir sempozyum düzenlendi.
Ülkemizin kendi alanlarında yetkin bilim insanları Siirt ve çevresini çeşitli yönler ile irdelediler.
Bu sempozyuma katılan bilim insanlarından birisi de sanat tarihçisi Oktay Aslanapaydı. Gerek sempozyuma sunduğu tebliğde ve gerekse bire bir yaptığım görüşmelerde Anadolu da bakırcılığın milattan önce ki tarihler de Siirt’te başladığı bilgisini almıştım.
Siirtte bakırcılığın varlığı konusunda önemli olan bu verinin yanı sıra elimizde başka verilerde var.
Bunların başında Şirvan Bakır Madenleri geliyor. Bu madenin milattan önce ki tarihlerden beri işletildiği biliniyor. Açılan bazı dehlizlerde bulunan tahta tekerleklerde bu veriyi destekliyor.
Yine miladi 1295 yılında Şirvanlı Ahmet adında ki bir bakır ustası tarafından Ulu Cami için yapılan güzelim alem bizi Siirtin bakırcılık alanında bir merkez olduğu sonucuna götürüyor.
Bu alem genel kanı olan el sanatlarının gayri müslimlerin elinde olduğu tezinin de çok gerçekçi olmadığını gösteriyor.
İl merkezinde bakırcıların kendilerine mahsus bir çarşılarının olması da bu alanda önemli bir veri. 50- 60 yıl öncesine kadar 40 kadar bakırcı ustası bu çarşıda faaliyet gösteriyordu.
İbrik, hamam tası, güğüm, tabak, tepsi, cezve, kazan ve benzeri gereçleri üreten bu ustaların çekiçle bakırı döverken çıkardıkları sesler bir orkestranın sesini andırıyordu.
El emeği göz nuru bu eserlerin her biri sanki birer sanat eseri gibiydi.
Yine ilimizin kendisine çok şeyler borçlu olduğu Ege Üniversitesi Arkeoloji Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Haluk Sağlamtimurun sözünü ettiği ve İngiltere de bir müzede sergilenen şimdi sular altında kalan Çattepe orjinli bir miğferde önem taşıyor. Sayın Sağlamtimurun yaptığı kazılarda yer alan mezarlar da ele geçirilen çoğu bakırdan oluşan metal araç gereçler de bakırcılığın çok köklü bir geçmişe sahip olduğunu gösteriyor.
Bu konuda son bir bilgi yapılan araştırmalarda Şirvan ilçemizde 27 milyon ton bakır rezervi bulunduğu tespit edildi.
Özetle günümüzde artık neredeyse yok olan bakırcılık gerçekten araştırılmaya değer bir konu olarak karşımızda durmaktadır.
Bu konu, bakir bir alan olarak Siirt Üniversitesi başta olmak üzere diğer üniversitelerimizin öğretim üyelerini ve araştırmacılarını bekliyor.