Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Palamut avcılığı neden azaldı?

Bu haberin fotoğrafı yok

MEHMET BAYER – 13.10.2021 – HİBYA – Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Samsun, küresel ısınmanın sonucunda palamut ve lüfer için yaz aylarında gerçekleşen üreme periyodunun, sonbaharda denizlerin halen sıcak olması nedeniyle sonbahara doğru kaymasının balıkların sürü oluşturmalarını ve geleneksel göç hareketlerini alışılagelmiş olmanın dışında yapmalarına neden olduğunu bildirdi.
 
Türkiye’de ekonomik değeri yüksek olan göçmen balıklardan palamut ve lüferin bu avlanma sezonu başındaki av verimi ve nedenleri konusunda HİBYA’ya açıklama yapan Prof. Dr. Samsun, balıkçılar arasında geleneksel olarak yıllardır ifade edilen, ”Bir avlanma sezonunda palamut yoğun olarak avlanıyorsa, lüfer aynı yıl daha az avlanmaktadır. Bazen de lüferin çok avlandığı yıl palamut daha az av vermektedir.” görüşünü haklı çıkaracak şekilde 2021 Eylül ayı başında başlayan çevirme ağlarla yapılan avcılık sezonunda lüfer avcılığının daha yoğun olması ve balıkçıların bundan mutlu olmalarına rağmen, palamut avcılığının nispeten daha az miktarda yapılmasının, istenilen miktarlarda av verimine ulaşılamamış olmasının balıkçıları tedirgin ettiğini vurguladı.
 
Samsun, lüferin küçük boyda olanlarının çinekop, biraz daha büyüdüklerinde sarıkanat, daha sonra lüfer olarak adlandırılan ortalama 18-20 santimetre boya ulaşan bir balık türü olduğunu anımsattı.
 
Lüferin biraz daha büyüdüğünde 1-5 kilogram arasında bir ağırlığa ulaşarak kofana ismini aldığına işaret eden Samsun, şöyle konuştu:
 
”1980’li yılların başında balık pazarlarında çok miktarda görülen kofananın, 2021 yılına geldiğimizde, aradan 40 yıl geçmesine karşın çok ender avlanıldığı, hatta bazı yıllar balıkçıların hiç büyük boyutta lüfer yani kofana yakalayamadıkları, bu sonuca neden olan çok sayıda etkenin olduğu bilinmektedir. Denizlerin her yıl daha fazla kirlenmesi, azot ve fosfat miktarlarının artması, yasa dışı ve kural dışı avcılık faaliyetleri, aşırı avcılık, istilacı türler ve en son olarak her gün tüm dünya kamuoyunda daha fazla konuşulan ve uluslararası önlemler alınmakta olan iklim değişiklikleri bir başka ifade ile küresel ısınma faktörüdür. Ülkemizde son yıllarda lüfer için getirilmiş asgari avlanabilir boy sınırlamasındaki düzenlemelerle kamuoyundaki farkındalık oluşturma programlarının bu balığın ülkemiz karasularında daha çok av vermeye başladığını görmemize neden olması sevindirici bir gelişmedir.”

 
Prof. Dr. Osman Samsun, etçil beslenen ve bulunduğu sularda baskın bir etki yapan lüfer balığının yoğun bulunduğu yıllarda palamut balığının biraz daha az bulunup, avlanmasının yıllardır gözlenen bir durum olduğuna işaret etti.
 
Lüfer gibi palamut balığının da yıllardır üreme göçü için Ege Denizi’nden önce Marmara Denizi’ne, sonra da Karadeniz’e yol aldığını, su sıcaklığının düşmesi ile ilişkili olarak yoğun sürüler oluşturarak Karadeniz’in doğusuna, Rize-Hopa sahillerine kadar göç hareketi yaptığını belirten Samsun, ”Balıkçılar buna ‘çıkış’ derler. Daha sonra ters istikamette tekrar Marmara Denizi’ne, oradan da Ege Denizi’ne torik olarak daha büyük boylarda göç hareketini tamamlar. Bu göç hareketi de yine balıkçılar arasında ‘iniş’ olarak adlandırılır. Ekim ayı başında olduğumuz bu süreçte palamut balıklarının deniz suyu sıcaklığının istenilen derecelere düşmemesi, halen soğumaması nedeniyle sürü oluşturmaları, bir araya büyük kütleler halinde gelmeleri gerçekleşmediği için eski yıllarda olduğu gibi büyük miktarlarda avlanılması halen olmamıştır. Profesyonel balıkçılar deniz suyunun soğumasını ve akabinde yine büyük miktarlarda palamut avcılığı yapma ümitlerini korumaktadırlar.” diye konuştu.
 

Samsun, palamudun ağustos ayı içinde çaparilerle yakalanan ve ortalama 150-200 gram arasında ağırlıkta olanlarının ”çingene palamudu” olarak da bilindiğini ifade ederek, ”Küçük boy ve ağırlıklardaki bireyleri, Karadeniz’de her yağışın akabinde dere ve akarsulardan denize ulaşan besleyici değeri yüksek olan elementlerin denizde yoğun plankton artışını sağlamalarına ve bu planktonlarla beslenen daha küçük boydaki palamutların kısa sürede boy ve ağırlık artışlarına ulaştıkları da birçok araştırmada ortaya konulmuştur.” dedi.
 
Bir iki yıl önce palamut balıkları üzerinde yaptıkları ve yayımladıkları bir araştırma sonucu hakkında bilgi veren Prof. Dr. Samsun, şöyle konuştu:
 

”Palamut bireylerinin boy ve ağırlığı 15,4 santimetreden 47,6 santimetreye (ortalama: 34,6±0,38 santimetre) ve 72 gramdan 1288,8 grama (ortalama: 506,7±19 gram) değişmekte olduğu belirlenmiştir. Et verimi oranı ise yüzde 42,2’den yüzde 79,7’ye (ortalama yüzde 69) kadar değişmektedir. Ancak palamutların günümüzdeki yasa ve yönetmeliklerde 25 santimetre olan minimum karaya çıkarma boyu, araştırmalarda erkekler için 37 santimetre, dişiler için 42,5 santimetre olduğu belirlenmiştir. İlk üreme boyu baz alındığında, sürdürülebilir palamut balıkçılığı için minimum karaya çıkarma boyu en az 40 santimetre olarak uygulanması görüşü akademik camiada gündeme getirilmesine rağmen, uygulamada profesyonel balıkçılar bu sınırlamanın 25 santimetre olarak kalmasını istemekte ve bu konuda ısrar etmektedirler.”

 
Prof. Dr. Osman Samsun, 2021 yılı lüfer ve palamut balığı avcılığı sezonunda karşılaşılan mevcut duruma birçok faktörün etki ettiğini, müsilaj problemini de hatırlamak gerektiğini aktardı.
 
Bu yılın şubat, mart ve nisan aylarında Marmara Denizi’nde görülen yoğun müsilaj oluşumunun, göçmen balıkların göç zamanı başlangıcına rastlaması nedeniyle, açıktan hareket eden balıklar dışındakiler için ayrıca olumsuz bir etken oluştuğunu dile getiren Samsun, sözlerini şöyle tamamladı:
 
”Küresel ısınmanın sonucunda palamut ve lüfer için yaz aylarında gerçekleşen üreme periyodunun sonbaharda denizlerimizin halen sıcak olması nedeniyle, sonbahara doğru kayması da balıkların sürü oluşturmalarını ve geleneksel göç hareketlerini alışılagelmiş olmanın dışında yapmalarına neden olmaktadır. Sürdürülebilir su ürünleri avcılığı ve bu önemli protein kaynağımızı bizden sonraki nesillere sağlıklı olarak taşıyabilmek ve muhafaza edebilmek için bu sektördeki başta profesyonel balıkçılar olmak üzere, araştırma kuruluşlarının, akademisyenlerin, kanun ve tebliğleri çıkaran ve uygulayan kamu kuruluşları ve sektörün tüm diğer paydaşlarının bir araya gelerek ortak akılla ekosistemi sürekli izleyerek yerinde ve gerekli kararları alıp, etkin denetimleri yaparak, hayata geçirmeleri geçekten her gün daha önemli olmaktadır.”
Hibya Haber Ajansı

Seni Gidi Kopyacı :)))