Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

 SİİRTLİ BABA OĞULUN CUMHURİYET DÖNEMİ AĞAÇ ŞİİRLERİ ORTAYA ÇIKARILDI

Siirt Üniversitesi Yabancı Diller

Siirt Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Arapça Tercümanlık Mütercimlik bölümü öğretim görevlisi Sedat Akay’ ın   Cumhuriyet Dönemi Siirtli baba oğul Durceylanların yazdıkları şiirlerle ilgili incelemesi büyük takdir topladı.

Üniversitenin  Sosyal Bilimler Dergisinde yayımlanan makalede Durceylan Hocaların  “Müşeccer”  şiirleri mercek altına alındı.

İlimizin kültür zenginliğini ortaya çıkarmaları nedeniyle büyük bir önem arzeden bu çalışma şöyle:

 

GÖRSEL ŞİİR VE SİİRTLİ İKİ ŞAİRİN MÜŞECCER ŞİİRLERİ

Sedat AKAY

Özet

Harfler ve kelimeler, edebiyat tarihimiz boyunca normal kullanımının dışında “görsel şiir” gibi farklı biçimlerde kullanılmıştır. Örneğin şiir ve resmi buluşturan görüntü merkezli metinlerdeki dizeler, birer imaj (figür/desen) meydana getirecek şekilde yerleştirilir. Bu tür şiirlerde değişik istif ve kompozisyonların etkisiyle görsellik belirgin bir özellik kazanmakta, böylece “okunan şiir” den ziyade “seyredilen şiir” kavramı ön plana çıkmaktadır.

Diğer edebî sanatlara göre örneklerine az rastlanan bu tür uygulamalar, belagata dâhil edilen hünerler arasında gösterilmiştir. Kelimelerin ve harflerin birleşme veya okunuş şekillerine dayalı bu tarz hünerlerden biri de müşeccer olarak adlandırılan ve daha çok görselliğe dayalı olan yöntemdir. Bu şiirler hem muhteva hem de biçim yönünden birtakım kurallar çerçevesinde okunup incelenmektedir. Arap alfabesinin çok yönlü kompozisyonlara müsait olması, bu tarz edebî ürünlerin ilgi çekmesine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.

“Görsel şiir” veya “figüratif şiir” gibi isimlerle anılan bu tarzda şiir yazan Siirtli âlim ve şairler önemli bir yekûn teşkil etmektedir. Molla Hamid Efendi ve oğlu Molla Cevat (Durceylan) bunlar arasında önde gelen şahsiyetlerden sayılabilir. Çalışmamızda başta görsel şiir ve özellikleri ile ilgili genel bilgiler verilecektir. Daha sonra Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde dünyaya gelen ve Cumhuriyet döneminde yaşayarak iki dönemin izlerini taşıyan bu iki âlimin hayatı ile ilgili bilgi verilerek konu ile bağlantılı figüratif, müşeccer türündeki şiirlerinden örnekler üzerinde durulacaktır.

Giriş

Klasik Osmanlı ve Arap edebiyatında, toplumun tüm katmanlarının anlayıp yorumlayacağı edebî eserler mevcut olduğu gibi,  sadece konuya ilgi duyan veya belli bir düzeye sahip tabakaya hitap eden nazım türleri de mevcuttur.

Bu tür eserler, “söz sanatları” başlığı altında incelendiği gibi (Kocakaplan, 1992:12), “belagate dayalı hünerler” olarak da değerlendirilmiştir (Saraç, 2001:260). Bu eserlerin en belirgin özelliği; yazımında istif, figür, desen olarak da adlandırabileceğimiz tarzda, göze hitap etme gayesinin ön planda olmasıdır. Bu tarzda yazılan şiirlerin temel amacı; kalıpları aşma, resim sanatını şiire sokma uğraşısı şeklinde de yorumlanabilir (Saraç, 2001:281). Geleneksel şiirde okur, okumaya nereden ve nasıl başlayacağı konusunda verili bir bilgiye sahipken bu metinlerde farklı noktalardan okumaya başlayabilir (Tunç, 2015:258).

Klasik edebiyat sahasında lafız-anlam ilişkilerinden söz sanatlarına, maksadı ifade yollarından cümle kuruluşlarının değerlendirilişine kadar birçok konuyu teferruatlı bir şekilde inceleyen, çok sayıda çalışma mevcuttur (Saraç, 2007:12). Görsel şiirler ise sadece konuya ilgi duyan veya belli bir birikime sahip tabakaya hitap eden nazım türlerinden olduğu için bu türle ilgili çalışma sayısı fazla değildir.  Fakat özellikle şiir ve perspektif konusunda maharetlerini sergilemek, meydan okumak veya ilgi çekmek amacıyla yazılmış görsel şiir örnekleri azımsanmayacak bir sayı teşkil eder (Hüseyn, 2012:6).

1.                   Molla Hamid b. Mustafa b. Molla Halil es-Siirdî

  • Hayatı

Molla Hamid Efendi, 1275/1859’da Siirt’te doğmuş, 1350/1932’de Siirt’te vefat etmiştir. Medrese tahsilini ağabeyi Molla Hasan Fehmî’nin yanında tamamlamış ve ilmî icazetnameyi kendisinden almıştır.

Salihiyye, Fahriye ve Rahimiyye Medreseleri’nde kırk beş sene gibi uzun bir müddet müderrislik yapmıştır. Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe girdikten sonra müderrislik unvanı vaizliğe çevrilmiş olduğundan üç yıl kadar Siirt merkez vaizliği, on beş yıl kadar da Siirt’te bulunan Sayyad Mescidi’nin imamlığını yapmıştır (Atalay, 1946: 120; Akay, 2020: 79-80).

Molla Hamid Efendi aklî ve naklî ilimlerde mahir olmakla birlikte özellikle fıkıh, tefsir, hadis ve kelam ilimlerinde ihtisası vardı. Molla Tayyip, Molla Cevat, Molla Abdurrakip isimli oğulları vardır. Molla Cevat ve Molla Tayyip, derin bilgileri ile; Molla Abdurrakip ise ilminin yanı sıra hattatlığı ile meşhur olmuştur.

Molla Hamid Efendi, yüzlerce talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında en meşhurları şunlardır:

  1. Fersaflı Şeyh Şerafeddin Efendi
  2. Kardeşi Molla Hasan Fehmî’nin oğlu Molla Abdülhakim
  3. Molla Tayyip Durceylan (Oğlu)
  4. Molla Cevat Durceylan (Oğlu)

1.3. Eserleri

  1. El Hediyetu’l-Hamidiyye
  2. Hallu’l-Meâkîd üzerine talikat

Molla Hamid Efendi’nin bu eserlerinin yanı sıra Arapça methiyeleri, takriz, tarih ve gazelleri vardır (Atalay, 1946: 120; Akay, 2020: 79-80).

2. Molla Cevat Durceylan

1320/1902 yılında Siirt’te doğmuştur. Yukarıda kendisinden bahsedilen Siirt’in meşhur âlimlerinden Molla Hamid Efendi’nin oğludur (Atalay, 1946: 120).

Küçük yaşlarda iken medrese tahsiline başladı. Dinî ve Arapça ilimleri büyük bir başarı ile tamamlayarak genç yaşta icazetname aldı. Pervari, Cide, Manyas ilçelerinde müftülük, Siirt’te de gezici bölge vaizliği yaptı. 1954-1963 yılları arasında Siirt İl Müftülüğü, 1963-1967 yılları arasında Eskişehir İl Müftülüğü yaptı. Kocaeli Müftüsü iken 20.04.1967 tarihinde vefat etmiştir (https://siirt.diyanet.gov.tr, 28.01.2020; https://sakarya.diyanet.gov.tr, 28.01.2020).

Molla Cevat Durceylan, dinî ilimlerin yanı sıra Arapça ve Farsçayı da mükemmel bir derecede bilen, son derece şık giyinen, vakur, disiplinli ve kimseyi kayırmayan, hakperest bir insan olarak tanınmıştır (Akay, 2020: 171).

  1. Görsel Şiir

Klasik edebî metinler, hem muhteva hem de biçim yönünden birtakım kurallar çerçevesinde okunup incelenmektedir. Bu kurallar,  asırlara dayalı bir tecrübe ve gelişim çizgisinde edebiyat dili ve özellikle de şiir dilinin incelenmesinde esas alınmıştır. Divan şiiri, bu klasik edebiyat bilgisi zeminine oturmaktadır. Bunların dışında birtakım tipik özellikleri bulunan nazım şekilleri de mevcuttur. Görsel şiirler, bu sıra dışı şiir örneklerindendir.

Şiirin resimle buluştuğu bu özel form; “görsel şiir”, “somut şiir”, “desen şiir”, “figüratif şiir” gibi terimlerle ifade edilmektedir (Ambros, 2000:57; Öztekin, 2013:63; Tunç, 2015:249).  Modern Arap Edebiyatı’nda,الشعر البصرى، الشعر المرسوم، الشعر الهندسى، الشعر التشكيلى  olarak isimlendirilen (et-Telavî:16-17) bu tarz şiirlerin temeli, belagat ilminin alt disiplinlerinden olan bedi’  ilmine dayanmaktadır (Hüseyn, 2012:6).

Arap Edebiyatı’nda ilk örnekleri hicrî 6. yüzyılda görülmeye başlanan görsel şiirler ancak son yıllarda ilgi çekmeye başlamıştır. Bu ilginin uyanmasında Bekrî Şeyh Emin, Mustafa Sadık er-Rafiî, Muhammed Kamil Hüseyn, Abduh Bedevî gibi yazarların önemli katkıları olmuştur (et-Telavî:8-15).

Bu tarz şiirler, biçimlerine göre; müşeccer/teşcîr, mücessem, müdevver, murabba gibi değişik isimlerle anılırlar. Bu tarz şiirlerden ağaç figürü şeklinde olanlara, müşeccer ya da teşcîr; daire şeklinde olanlara, müdevver;  kare şeklinde olanlara da murabba denmektedir (Öztekin, 2013:64; Saraç, 2001:285).

 

3.1. Müşeccer Şiir

Sözlükte “ayrılığa düşmek; ayrışmak” anlamına gelen şecr (şücûr) kökünün “tef’îl” kalıbından türeyen “müşeccer” kelimesi, “ağaç biçimi verilmiş şey” anlamına gelmektedir. Müşeccer, Arap edebiyatında gövde ve dalları ile ağaç biçiminde düzenlenmiş bir nazım türünün adıdır ve beyitleri ağaç dalları gibi birbirine girdiği için bu adla anılmıştır  (Durmuş, 2006:158; Hüseyn, 2012:39).

Mustafa Sadık er-Rafiî’ye göre Arap Edebiyatı’nda müşeccer türündeki şiirlerin öncülüğünü İbn-i Düreyd yapmıştır. Mustafa Kamil Hüseyn ise ilk müşeccer şiirin İskenderânî isimli bir şair tarafından yazıldığı görüşündedir (et-Telavî:16-17).

Müşeccer türünde, öncelikle kasidenin kökü ve gövdesi (cezr) konumunda bir beyit nazmedilerek sayfanın ortasına gelecek şekilde aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya doğru yazılıp ağaç gövdesi gibi dikilir. Daha sonra aynı vezin ve kafiyede olan ve gövde beytin hizasındaki kelimesiyle ilgili bulunan sağdan ve soldan fer‘î (dal) beyitler, ağaç dalları biçiminde sıralanır. Böylece gövde beytin her kelimesiyle başlayan sağ ve sol dal konumunda iki tamamlayıcı beyit oluşur. Dal, beyitlerin ilk kelime veya kelimeleri, gövde beytin kelime veya kelimeleriyle başlarsa da farklı kelimelerle devam eder ve tamamlanır (Durmuş, 2006:159; Hüseyn, 2012:39; Şenödeyici, 2012:86).

 

  1. Molla Hamid’in (Durceylan) Divanı ve Müşeccer Şiir Örneği

Divan, el yazması olup âdi kâğıtlı bir deftere, nesih ile rik’a hattıyla yazılmıştır. Toplam kırk altı varaktan oluşmaktadır.  Aradan geçen uzun zamanın ve saklama şartlarının etkisiyle hem kâğıtta hem de yazılarda bozulmalar meydana gelmekle birlikte yazılar okunacak durumdadır. Söz konusu Divan’da bazı meşhur şahsiyetlerin vefatına vebazı binaların inşasına dair düşürülmüş tarihler, mersiyeler, muamma ve müşeccer tarzı (iki adet) şiirler yer almaktadır. Orijinal nüshası, torunlarından Hasip Durceylan’ın şahsi kitaplığında bulunmaktadır.

Molla Hamid’in (Durceylan) Divanı’nda, klasik edebiyat usullerine göre yazılan şiirlerin yanı sıra aşağıda görülebileceği gibi müşeccer olarak adlandırılan şiir örnekleri de vardır. Üzerinde duracağımız şiir sadece görsellik, okunuş biçimi ve anlam itibarıyla ele alınacaktır.

 

  • Şiirin Orijinali

 

Şekil 1. Molla Hamid Efendi’nin müşeccer şiiri

 

 

  • Şiirin Düzenlenmiş Hâli

اِلى الحضرَةِ المعهودةِ الفضْلِ والنَّدَى       أتيتُ لكم في السِّرِّ و الجهَرِ داعِيا

اِلى الحضْرَةِ المشهودةِ العِزِّ اَلتَجى                فأنْتُم مَلاذٌ للذي جاء عايِنا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا اَسوقُ مَطِيَّتي           و اَقصُدُ شهْما أصبح  فينا واليا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا بعثتُ رسالتي          لِتحْكى مِن أحوالي ما كان خافيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ عَريضَتي         فاِفْضالكم كالْغَيْثِ ما زال هانيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ مقاصدي         و كنتُ لها عمّن سواكم مُواريا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي               أبا حسن  كونوا لهاذا مراديا*

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي         فَما خابَ مَن بالباب أمسى مناديا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي                لأني أرى إحسانكم متواليا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي            لأني دعاني الحالُ أقبل مُناجيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي             لأَنّي رأيتُ الكلَّ منكم راضيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي            لأَنّي رأيتُ عدْلَكم صار فاشيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي              لأَنّي رأيتُ لطفَكم عمَّ فاضيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي                 لأَنّي رأيتُ لطفَكم دام ناميا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي               لأَنّي رأيتُ لطفَكم فينا كافيا

اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي               لأَنّي رأيتُ لطفَكم فينا شافيا

 

  • Şiirin Tercümesi**

Lütfunuzun bolluğunu gördüm

Yüce katınıza dileğimi sundum

Gece gündüz dua ederek

Fazilet ve cömertlik dolu kapınıza geldim

Muhtaçlara sığınaksınız diye

İzzetli dergâhınıza iltica ettim

Ulu bir valiyi kastederek

Kutlu bir makama sürdüm bineğimi

Gizli ahvalimi aşikâr etsin diye

Yüksek makamınıza sundum mektubumu

Yağmur gibi lütfunuzdan hissedar olsun diye

Yüce katınıza arz ettim matlubumu

Sizden gayrı kapım yok diye

 

Kutlu dergâhınıza arz ettim maksudumu

En güzel şekilde halledersiniz diye

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Eşiğinizde bekleyen boş dönmez diye

Yüce katınıza sundum ahvalimi

Gördüm zira bitmeyen ihsanınızı

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Halim sevk etti anlatmaya derdimi

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Gördüm sizden razı ahaliyi

Yüce katınıza sundum ahvalimi

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Gördüm ki adaletiniz kuşatmış her yeri

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Gördüm ki lütfunuz kaplamış her yeri

Yüce katınıza arz ettim müşkülümü

Gördüm ki lütfunuz dolaşmış her yeri

Gördüm ki lütfunuz kâfi bize

Yüce katınıza sundum ahvalimi

Gördüm ki lütfunuz şifa bize

Yüce katınıza sundum ahvalimi

 

  • Şiirin Açıklaması

Molla Hamid’in Divan’ında (15-b.varak) yer alan bu şiirin/kasidenin kökü ve gövdesini (cezr);

“اِلى الحضرَةِ العُلْيا رفَعْتُ قضِيَّتي    لأَنّي رأيتُ لُطفَكُم فينا وافيا”

beyti oluşturmaktadır. Diğer beyitler birinci beyitte ilk kelimeden sonra; ikinci beyitte ikinci kelimeden sonra, sırasıyla aynı şekilde sağ ve sol dallara uzanarak devam etmektedir. Başka bir anlatımla birinci beytin ilk sözcüğü diğer beyitlerin de ilk sözcüğüdür. Birinci beytin ilk dizesi, yedinci beytin ilk dizesinden on altıncı beytin ilk dizesine kadar aynen tekrar edilmiştir.

 

  1. Molla Cevat Durceylan Divanı ve Müşeccer Şiir Örneği

Divan, adi kâğıtlı bir deftere ince uçlu kalemle ve rik’a hattıyla yazılmış olup 32 varaktan oluşmaktadır. Divan’da bazı dostlara nasihat, hac esnasında gezilen yerler, garamiyyat (aşk) ile ilgili şiirlerin yanı sıra müşeccer tarzında (üç adet) Arapça ve Osmanlıca şiirler yer almaktadır. Koruma ve saklama şartlarının olumsuz etkisiyle hem kâğıtta hem de yazılarda bozulmalar meydana gelmekle birlikte yazılar okunacak durumdadır. Orijinal nüshası Hasip Durceylan’ın şahsi kitaplığında bulunmaktadır.

Molla Cevat Durceylan’ın Divanı’nda, klasik edebiyat usullerine göre yazılan şiirlerin yanı sıra aşağıda görüleceği gibi müşeccer olarak adlandırılan şiir örnekleri de vardır. Bu çalışmada üzerinde duracağımız şiir, sadece görsellik, okunuş biçimi ve anlam itibarıyla ele alınacaktır.

  • Şiirin Orijinali

Şekil 2. Molla Cevat Efendi’nin müşeccer şiiri

 

  • Şiirin Düzenlenmiş Hâli

 

باللّه قُولاَ إن شكى قلبي الهوى            صبرا خليلىّ عسى تُلقى الفرجْ

باللّه أهلَ الحىّ إن شِمتُم سلىْ                مَى فبلّغوها بِأن قلبىَ قد خلجْ

بِاللّهِ صبرا في الهوى عند النو ى                فعسى تنالُ بعدَهُ ما تُبْتَهَجْ

بِاللّهِ صبرا عندما تجدُ الحبي                بَ معرضاً أو تُلْفِهِ يوماً زمجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الأذى      إنْ كان من طرف الحبيب و إنْ لَعَجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ إذا الحبـيـ           بُ تناءَ عنك فما على الخِلِّ حرجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى        إن بالفراق ضاق صدرك وانزعج

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى      ولئِن صبرتَ فسوف تنجو مِن الاَمَجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى              فالصبر إن لازمتَه خذتَ الثلج

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى                  فالصبر للحُبِّ كراحٍ للمهجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى               فالصبر مفتاحٌ إذا الاَمر عوجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى                 فالصبر مفتاحٌ لكل ذي رَتَجْ

بِاللّهِ صبرا يا جوادُ على الهوى                فالصبر مفتاحٌ لأبواب الفرجْ

 

  • Şiirin Tercümesi*

Kalbin şikâyet edince aşktan, sabret Allah aşkına

Sabret ey Cevat erersin maşukuna

Allah aşkına komşular Süleyma’yı görürseniz

Ona yüreğimin kıvrandığını söyleyiniz.

Sabret Allah aşkına hicran ateşiyle tutuşunca

Umulur ki kurtulursun, ulaşırsın sevince

Sabret dostum, sevgilin küsüp yüz çevirince

Öfke nöbetinde kor gibi kızarınca

Sabret, hoş gör maşukun cefasını

Göz yum, görme ezasını, noksan vefasını

Uzak durursa senden, Allah aşkına sabret

Sevgiliye itap olmaz, etme şikâyet

Allah aşkına sabret, aşk acısına

Firkatin elemine, hicran yarasına

Sabret Allah aşkına, zordur aşkın harareti

Sabredersen kurtulursun, son bulur eziyeti

Sabret dostum, budur sabrın güzelliği

Tahammülün nihayeti, kavuşmanın serinliği

Allah aşkına ey Cevat tahammül et

Ancak sabırla ruhun bulur sükûnet

Sabır vakti dostum, işler sarpa sarınca

Kurtuluşun anahtarı, sabra sarılınca

Sabret dostum, yüzüne kapanınca kapılar

Bil sabırdır, bütün kapılara anahtar

Sabret Allah aşkına hicran elemine

Sabır anahtardır, kurtuluş âlemine

 

  • Şiirin Açıklaması
  1. Molla Cevat’ın Divan’ında (21-a.varak) yer alan bu şiirin/kasidenin kökü ve gövdesini (cezr);

“بِاللّهِ صبراً يا جوادُ على الهوى             فالصبر مفتاحٌ لأبواب الفرجْ  ”

beyti yer almaktadır. Diğer beyitler birinci beyitte ilk kelimeden sonra; ikinci beyitte ikinci kelimeden sonra, sırasıyla aynı şekilde sağ ve sol dallara uzanarak devam etmektedir. Başka bir anlatımla birinci beytin ilk sözcüğü diğer beyitlerin de ilk sözcüğüdür. Birinci beytin ilk dizesi, yedinci beytin ilk dizesinden on üçüncü beytin ilk dizesine kadar aynen tekrar edilmiştir.

 

Sonuç

Harfler, kelimeler ve dizeler, edebiyat tarihimiz boyunca normal kullanımının dışında “görsel şiir” gibi farklı biçimlerde de kullanılmıştır. “Divan şiiri” olarak adlandırılan klasik edebiyatımızda, yerleşmiş kalıpların yanı sıra müşeccer olarak anılan görsel şiirler de yer almakta, değişik istif ve kompozisyonların etkisiyle görsellik belirgin bir özellik kazanmakta, böylece “okunan şiir” den ziyade “seyredilen şiir” kavramı ön plana çıkmaktadır.

Şairlerin kelime ve dizelerin klasik dizilişine aykırı olarak meydana getirdiği bu edebî ürünler, aynı zamanda bir yenilik arayışı olarak da değerlendirilebilir.

Bu çalışmada, görsel şiir türlerinden müşeccer tarzında yazılmış şiirlerin özellikleri incelenmiştir. Siirtli Molla Hamid ve oğlu Molla Cevat (Durceylan)’ın hayatları hakkında bilgi verilerek müşeccer tarzında yazdıkları görsel şiirlerle ilgili örnekler ele alınmıştır. Bu örneklerde görseli ön plana çıkaran temel özelliğin kelimelerin dizilişi ile ilgili hünerler olduğu sonucuna varılmıştır.

Ayrıca söz konusu örnekler incelenirken Siirtli birçok âlim ve şairin bu tarzda şiir yazdığı tespit edilmiştir. Konuya dâir yapılacak çalışmalar, edebiyatımıza ve kültür dünyamıza önemli bir katkı sağlayacaktır.

Öğr. Görevlisi, SİÜ, Yabancı Diller Yüksekokulu, [email protected], ORCID: 0000-0003-2210-7696

* أبا حسن valinin künyesi veya Ömer’in Hz. Ali hakkında dediği: قضية و لا ابا حسن لها   sözüne telmih olabilir. Bu durumda أبا حسن,   ism- i cins olarak sıkıntıları, zorlukları halleden kişi manasında kullanılır (Geniş bilgi için bkz. Şerhu İbn-i Ukayl. I/394)

Müşeccer şiirin yapısı gereği bazı dizeler tekrarlandığından monotonluğu gidermek amacıyla cümleleri aynen tekrar etmek yerine, anlamı karşılayacak yeni cümleler oluşturma yoluna gidilmiştir.

* Müşeccer şiirin yapısı gereği bazı dizeler tekrarlandığından monotonluğu gidermek amacıyla cümleleri aynen   tekrar etmek yerine, anlamı karşılayacak yeni cümleler oluşturma yoluna gidilmiştir.

Seni Gidi Kopyacı :)))