Partiler ve siyasi aktörler tamamen değişmese ve büyük ölçüde aynı kalsada her seçimden sonra yeni bir dönem başlıyor.
14 Mayısta yapılan seçimlerin ardından da yeni bir dönem başladı. Toplumun çeşitli kesimlerinden kişiler tarafından göreve gelen siyasi aktörlerden beklentiler dile getirilmeye başlanır. Bu beklentileri iki ana grupta toplamak mümkün; Toplumsal ve bireysel talepler.
Toplumsal taleplerde bir sorun yok. Netice itibari ile o talep toplumun önemli bir kısmının yararlanmasına yöneliktir. Bir an önce yerine getirilmesi için gerekli çaba harcanmalıdır.
Esas sorun bireysel taleplerde. Bu taleplerin haklı ve mantıklı talepler olması gerekiyor.
Burada o talepte bulunacakların ve talebe muhatap olanların da sorumlulukları ortaya çıkıyor.
Bir talepte bulunacak kişinin öncelikle o talebi enine boyuna değerlendirmesi gerekiyor.
Talep mantıklı mı? Yasal mı? Bu talepte bulunmaya hakkım var mı? Gibi soruları kendisine sorması gerekiyor.
Bu soruları vicdani bir şekilde evet diyebiliyorsa, o talebi rahatlıkla dile getirebilir.
Ancak hiçbir kimsenin yoğurdum ekşidir demeyeceği gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda burada esas sorumluluk o talebe muhatap olan kişilere düşüyor.
Kendilerine iletilen talepleri bir değil, on kere düşünmeleri gerekiyor. Çünkü gelen taleplerin tamamına yakını ya kamu ihalesi veya benzeri ekonomik ya da bir yöneticilik talebidir. Özellikle burada yöneticilik talepleri üzerinde durmak istiyorum. Bir çok kimsenin bu konuda beklentileri vardır ve bunları dile getirmeye başlayacaklar.
Kişilerin böyle bir talepte bulunmadan önce durumunu değerlendirmesi gerekiyor. Talep ettiğim bu göreve layık mıyım? Halen bu görevi yerine getiren kişiden daha iyi bir performans sergileyebilecek miyim? Gibi soruları kendisine yöneltmesi lazım.
Ancak burada esas sorumluluk o taleple karşılaşanda odaklanıyor.
Bu talep gerçekten haklı ve yerinde mi? Atanacak kişi, görevinden alınacak kişiden daha iyi bir performans sergileyebilecek yeteneklere sahip mi? En önemlisi bu değişiklik kamu oyu vicdanında nasıl karşılanacak gibi soruların cevaplarının verilmesi gerekir.
Kısacası atamalar yakınlığa ve sadakate göre değilde liyakate göre yapılmalıdır. Sadakat ve yakınlık daha sonra gelmelidir. Birini mutlu etmek isterken bir yerleri bozmamak gerektiğini unutmamalıyız.
Tabii bu söylediklerim yalnız siyasi aktörlerin değil, bütün güç sahiplerinin dikkate alması gereken noktalardır.