Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GAZETECİ YAZAR AYHAN MERGEN YAZDI, “EL YAZMASI ESERLER KÜTÜPHANESİ”

Siirt’te el yazması eserler

Siirt’te el yazması eserler kütüphanesi kurulmalıdır. Bunun mümkün olmaması halinde il halk kütüphanesi bünyesinde böyle bir bölüm oluşturulmalıdır.
Biliyorum bu önerimi okuyan çok sayıda insan “ Siirt on yıldır doğru dürüst bir kütüphaneden yoksun. Sıra el yazması eserlere mi geldi? Diye eleştiriyorlardır.
Kısmen haklıdırlar. Ancak bu büyük eksiğimiz var diye diğer eksikliklerimizi gidermeyelim mi?
Özellikle kitap gibi normalde özel koşullarda muhafaza edilmesi gereken cfisimler için.
Söz konusu ettiğimiz eserlerin en yenisi bile en az 200 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Geniş bir coğrafyada eğitim bilim denildiğinde asırlar boyu akla hemen Siirt geliyordu. Siirtte günümüzün üniversitelerinin yerini tutan onlarca medrese vardı. Bu medreseler de hem dini ve hem de fenni bilim dallarına vakıf on binlerce insan yetişti.
Bu nedenle Siirt el yazması eserler açısından mümbit bir bölge idi. Bu bilim insanlarının çoğu bir ya da birden çok eseri kaleme almışlar. İbrahim Hakkı gibi müstesna bilim insanlarının kaleme aldığı eser sayısı 50 den fazladır.
Çoğu bu alimlerin torunlarında olan bu eserler son yüzyılda büyük badireler atlattılar. 1928- 1950 yılları arası, 1960, 1972, 1980 ve son olarak 1998 yıllarında büyük kıyıma uğradılar.
Bu olağanüstü ve sıkıyönetim dönemlerinde şeriat isteyenlerin sembollerinden biri olarak görüldüler.
Başka nedenlerden bile olsa bir evde arama yapılırken, bu eserler görüldüğünde el konuluyor ve sahipleri sorgulanıyordu. Mahkemelerde yargılanıyor.
Elinde dededen miras bu kitaplardan bulunanların bir kısmı bunları yakarak ya da yırtarak yok ederken bir kısmı da korunaklı ancak kitap saklamaya elverişli olmayan yerlerde sakladılar. Bunların da çoğu bu şartlar altında okunamaz geldi.
Hatta çok sayıda şahıslar bu kitapları iyice ambalajladıktan sonra toprağın altına gömdüler.
Böylece önemli bir bölümü bir daha geri gelmemek üzere yok olup gitti. Aslında bir uygarlık, aslında kültürümüz gitti.
O nedenle bir yandan gidenlere hayıflanırken öbür yandan da kıyıda köşede kalmış hasbelkader bu badirelerden kurtulmuş olan eserleri korumamız gerekiyor.
Çünkü bunların çoğu, sandıklarda, kutularda havasız elverişsiz ve her türlü haşeratın zararları ile baş başa kaldıkları ortamlarda saklanıyorlar.
Bu kitaplar gibi bunlarında göz göre yok olmasına izin veremeyiz. O halde yapılacak şey belli. Mümkün olduğu kadar bu kitapları toplayıp gerekli onarım ve bakımı yapıldıktan sonra da kendileri için sağlıklı bir ortamda muhafaza ederek bilim insanlarının yararlanmasına sunmaktır.
Bu arada şunu da belirteyim, bu eserler yalınızca dini konularla ilgili değiller. Matematikten edebiyata, coğrafya ve astronomiye kadar günün bilimine ışık tutan kitaplar.

Seni Gidi Kopyacı :)))