İş İşten Geçse de Konuşmak Gerekir
Yusuf Salih Arıtürk ile yaptığımız röportaj üzerine…
Siirt Gazetesi’nden Yusuf Salih Arıtürk ile memleket meselelerine dair gerçekleştirdiğimiz röportaj, beklediğimden çok daha fazla yankı buldu.
Gelen mesajlar, yapılan yorumlar; bir yandan takdir ve destek içerirken, diğer yandan düşünmeye sevk eden eleştiriler de barındırıyordu.
Özellikle bazı isimlerle uzun uzun tartıştık, konuştuk. En çok da sessiz kalanların aslında ne kadar derin düşündüğünü, tepkisizlik gibi görünen şeyin altında ciddi bir dip dalga olduğunu görmek beni umutlandırdı.
Ancak şu cümleyi de sıkça duydum:
“İş işten geçtikten sonra yazmanın ne faydası var?”
Bu eleştiri, üzerinde ciddi biçimde durulması gereken bir mesele. Gerçekten de, bir şeyler olup bittikten sonra konuşmanın anlamı kalmaz mı? Susmak daha mı yerinde olur?
Ben böyle düşünmüyorum.
Aynı hataların tekrar etmemesi için, iş işten geçtikten sonra bile olsa konuşmak gerekir.
Çünkü konuşmak, sadece geçmişe dönük bir hesaplaşma değil; geleceğe dönük bir sorumluluktur. “Artık ne anlamı var ki?” diyerek susmak, aslında geleceğe dair söz hakkımızdan da feragat etmektir.
Bir hatanın kabulü, bir pişmanlığın dile gelişi ya da gecikmiş bir teşekkür bile geç kalınmış sayılmaz. Bunlar, geçmişten ders alma ve aynı yanlışlara tekrar düşmeme adına kıymetli adımlardır.
Sessizlik, hataların üzerini örter; konuşmak ise onları görünür kılar.
Ve ancak görünür olanla yüzleşebiliriz.
Gecikmiş bir itiraf ya da “artık önemi kalmadı” denilen bir değerlendirme bile, yarına dair daha sağlıklı kararlar almamıza yardımcı olabilir.
Bu nedenle inanıyorum ki:
Zaman geçmiş olsa da, konu kapanmış gibi görünse de, konuşmak her zaman değerlidir.
Konuşmak cesarettir. Sorumluluk almaktır. Hatırlamak ve hatırlatmak, daha iyi bir gelecek için gereklidir.