Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Diyaeddin Temiz
Av. Diyaeddin Temiz

Av. Diyaeddin Temiz’in Kaleminden: “Deprem Aynası”

Şubat depremini yaşayan bir arkadaşım şöyle demişti:
“Deprem oldu, ne yapacağımı bilemedim. Herkes dışarı çıkıyordu. Benim kararım evde bir yaşam üçgenine sığınmaydı. Ancak arsa sahibi ve bina müteahhidi aşağı inince, çocuklara ‘hadi biz de iniyoruz’ dedim. Ve indik.”
Bu cümle, deprem anındaki psikolojimizi en sade ve net haliyle özetliyor:
Kararsızlık. Korku. Güvensizlik.
Çünkü aslında hepimiz biliyoruz: Evlerimiz sağlam değil.
Müteahhide güvenmiyoruz. Güvensek, yapı denetim firmasına güvenmiyoruz. Ona da güvensek, şantiye şefine güvenmiyoruz.
Yapı kullanma izni veren belediyeye, zemin etüdünü yapan jeoloji mühendisine güvenmiyoruz.
Kısacası, sistemin hiçbir halkasına tam anlamıyla inancımız kalmamış durumda.
Ve en acısı:
Ölüme, ne maddi ne de manevi olarak hazır değiliz.
İşte bu yüzden korkuyoruz.
Ve ne yazık ki bu korkumuz boşuna değil.
Geçtiğimiz gün Sındırgı Depremi’ni, Manisa yolunda seyir halindeyken radyodan öğrendik.
Sarsıntıyı hissetmedik; ama akşam saatlerinde şehre vardığımızda, manzara her şeyi anlatıyordu:
İnsanlar, araçlarıyla boş arazilere toplanmıştı.
Korku, gözlerinden okunuyordu.
Altlarında milyonluk arabalar…
Üzerlerinde marka kıyafetler, pahalı takılar…
Ama başlarını soktukları, onlarca milyonluk evlere güvenmiyorlardı.
Üstelik bu evleri inşa edenler de, içinde oturanlar da ülkenin en çok kazananlarıydı.
(En çok kazandırdıklarımıza en az güvenmemiz, başlı başına bir sosyolojik vaka.)
Sözde “modern” yapılarda oturuyoruz…
Ama ilk sınavda yerle bir olan “ultra lüks” yapılar bunlar.
Ve biz bu filmi defalarca izledik.
Oysa geçmişin mühendisliği gösterişe değil, sağlamlığa ve estetiğe odaklıydı.
Bu yüzden hâlâ asırlık camilerde, türbelerde ibadet edebiliyor, hanları, hamamları gezebiliyor, o yapılarda huzurla vakit geçirebiliyoruz.
O dönemlerde ne beton vardı, ne çelik, ne de dev vinçler…
Ama akıl vardı, hesap vardı, emek vardı, ahlak vardı, Allah korkusu vardı.
Yerinden, Manisa’dan örnek verelim:
•Saruhan Bey Türbesi (1313)
•Ali Bey Camii (1427)
•Sultan Camii (1523)
•Muradiye Camii ve Külliyesi (1583)
Elbette bu yapılar zamanla tadilat görmüş olabilir.
Ama bir gerçek var:
Hiçbiri yerle bir olmamış.
Bugün 6 ya da 7 şiddetinde bir deprem oluyor…
Ve 10-20 yıllık binalar dahi yıkılıyor.
Ama 500 yıllık yapılar hâlâ dimdik ayakta.
Bu sadece bir doğal afet değil.
Bu bir ayna.
Japonya’da, Rusya’da farklı yansıyan…
Ama bize kendimizi en çıplak haliyle gösteren bir ayna.
Bize neye değer verdiğimizi…
Neyi unuttuğumuzu…
Ve nasıl yaşadığımızı gösteren bir ayna…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Seni Gidi Kopyacı :)))