Av. Diyaeddin Temiz’in Kaleminden: “Hababam Sınıfı Geçmedi: Eğitim Hâlâ Aynı”

Geçtiğimiz gün YKS sonuçlarının açıklandığını, Türkiye eğitim sisteminin sembollerinden biri

Geçtiğimiz gün YKS sonuçlarının açıklandığını, Türkiye eğitim sisteminin sembollerinden biri hâline gelmiş bir mekânda öğrendim: Adile Sultan Kasrı’nda. Hababam Sınıfı filmlerinin çekildiği bu tarihi yapıdayken, kulaklarımda filmden replikler yankılanıyor; koridorlarda, sınıflarda, bahçede dolaşan kahkahaların arkasındaki derin anlamı yeniden hissediyordum.

O an içimi bir düşünce kapladı. Rıfat Ilgaz’ın kelimelerinde gizli duran o ince eleştiriyi bir kez daha fark ettim. Zamanında şöyle demişti:
“Ben de çöken eğitim sistemini anlattım. Hepimiz ölen bu sisteme bakarak güldük.”
Oğlu Aydın Ilgaz ise şu çarpıcı cümleyi eklemişti:
“Hababam Sınıfı’na gülünmediği gün, eğitim sistemimiz düzelmiş demektir.”

Bugün hâlâ bizi gülümseten Hababam Sınıfı, aslında yalnızca bir komedi değil. Rıfat Ilgaz’ın kaleminden doğan, sinemaya uyarlanarak ölümsüzleşen bu eser, Türkiye’nin eğitim sistemine yönelik en güçlü toplumsal eleştirilerden biri. Üstelik yarım asır geçmesine rağmen, o eleştiriler ne yazık ki hâlâ geçerliliğini koruyor.

Filmin merkezinde yer alan sınav odaklı, ezbere dayalı eğitim anlayışı; yıllar öncesinden bugüne uzanan bir sistemsel kısır döngüyü resmediyor. O dönemde “komik” bulunan pek çok sahne, aslında sistemin ciddiyetle sorgulanması gereken yönlerini açığa çıkarıyor. Oysa bugün, yalnızca sınavların adı değişti: ÖSS, ÖYS, LGS, LYS, YGS, YKS, TYT, AYT… Anlayış aynı kaldı. Maratonlar, denemeler, test kitapları… Başarı hâlâ sadece netlerle ölçülüyor.

Üstelik eğitim yalnızca sınav stresiyle değil; aile, öğretmen ve okul arasında yaşanan gerilimle de iyice çıkmaza giriyor. Birçok öğrenci, ne yazık ki kendi isteğiyle değil; zorunluluk ve baskı ile okula gidiyor. İlgi ve yetenek çoğu zaman tespit edilmiyor, edilse de dikkate alınmıyor. Yerine, ailenin “doğru” gördüğü hedefler dikte ediliyor.

Kasrın bir köşesinde, Tarık Akan’ın canlandırdığı Damat Ferit’in sırasına oturdum. Yaşını aşmış, çocuk sahibi bir lise öğrencisinin trajikomik haliyle gülümsedim. Ama aynı zamanda içim sızladı. Çünkü o detay, sistemin çarpıklığına atılan ciddi bir taş gibiydi. Bugün hâlâ, farklı biçimlerde de olsa, aynı taşlar yerinde duruyor.

Sonra Mahmut Hoca’nın olduğu köşeye yöneldim. Onun simgelediği öğretmen figürü; yalnızca disiplinle değil, anlayışla, vicdanla, sorumlulukla var oluyordu.
Bugünün öğretmeni ise, çoğu zaman sınıfa girmeden eli zayıflatılan; bilgi aktarmaktan çok, not veren memura indirgenen bir konumda.

Hababam Sınıfı’nın mizah dolu anlatımı, belki yıllar içinde bizi öylesine alıştırdı ki, artık sadece güldürüyor. Oysa unutmamamız gereken bir gerçek var: Biz hâlâ aynı sınıftayız. Ezbere, sınavlara ve başarıyı yalnızca sayılarla tanımlayan bir sistemin içinde…

Geçtiğimiz haftalarda Galatasaray Lisesi’nde okuyan Siirtli bir öğrencinin velisine, “Çocuğunuzun ideali nedir?” diye sordum. Yanıtı netti:
“Yurt dışı.”
Sebebini sorduğumda ise şu cümle geldi:
“Çünkü üniversite sınav süreci çok zor ve yıpratıcı. Yurt dışı kabul şartları çok daha kolay ve insani. Ben de kızımın bu kararını destekliyorum.”

Bu cevap sadece bir babanın endişesini değil, sistemin gençler üzerindeki yıkıcı etkisini de ortaya koyuyordu. Ne yazık ki yalnızca bu okulda değil; pek çok “iyi” lisede benzer düşünceler hâkim. Türkiye’de gençlerin hayalleri sınavlarla törpüleniyor, bireysel potansiyeller sınavdaki netlerle bastırılıyor. Oysa eğitim bir yarış değil; hayata dair uzun bir yolculuktur.

Yeni bir Hababam Sınıfı filmine değil, yeni bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var.
Ezberleten değil düşündüren, baskılayan değil destekleyen, rekabet ettiren değil yönlendiren… Öğrencinin merkezde olduğu; öğretmen ve ailenin omuz verdiği bir sistem…

O gün geldiğinde, belki de Adile Sultan Kasrı’nın duvarları artık yalnızca kahkahaları değil, değişimin sesini de yankılar. Ve belki o zaman, Hababam Sınıfı’na sadece gülmez; neden artık gülmediğimizi düşünmeye başlarız.

Gençlerimize yalnızca eğitim hayatlarında değil; hayatta da gerçek başarılar diliyorum.

 

Seni Gidi Kopyacı :)))