Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Av. Diyaeddin Temiz’in Kaleminden: “Müdür Değiştiğinde Ne Değişir”

MÜDÜR DEĞİŞTİĞİNDE NE DEĞİŞİR! Yazıma sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyerek

MÜDÜR DEĞİŞTİĞİNDE NE DEĞİŞİR!

Yazıma sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyerek giriş yapmak istiyorum :
Kurumlarda müdür değişikliklerinin bu kadar çok yankı uyandırması, aslında sağlam bir sistemin olmadığını gözler önüne seriyor. Kurumlar sistemlerle değil, kişilerle ayakta duruyorsa; her değişim sarsıntıya yol açar. Görev ve yetkileri mevzuatla belirli yapılarda müdürler değişir, ama işleyen düzen, ortak vizyon ve kurum hafızası kalır. Bu kadar çok tartışma, tepki ve beklenti; sistemsizlikten beslenen, kişilere bağımlı bir yönetim anlayışının doğal sonucudur.

Siirt’imizde bir kurumda görev değişikliği olduğunda tanıdık bir tabloyla karşılaşırız:
Giden müdür, kimilerince yere göğe sığdırılamazken; başkalarınca yerin dibine sokulur. Yeni gelen müdürü bazıları daha ilk haftasında göklere çıkarır, diğerleri ise hemen karalamaya başlar.
Yeni gelen, ufak birkaç dokunuşla hemen fark yaratabiliyorken; yıllarca aynı koltukta oturmuş bir başkası, arkasında en ufak bir iz bırakmadan sessizce unutulabiliyor.

Bu çelişkili tablo bize çok temel bir soruyu sorduruyor:

İyi yönetici kimdir?

Ya da daha doğrusu: İyi yöneticiye dair ortak tanımımız nedir?

En temel problemin, kriter belirsizliği olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki:
“İyi” tanımı, herkes için farklı bir anlam taşıyor.
Bir çalışan için, çalışma saatlerine karışmayan yönetici “iyi”dir; bir başkası için hedeflerle yöneten, disiplini elden bırakmayan…
Kamuoyunun bir kısmı için medyada sıkça yer alan (içeriği önemli değil), bolca demeç veren biri başarılıdır. Başka bir kesim ise sessiz sedasız işini yapan, ama gözle görülür sonuçlar ortaya koyan yöneticiyi “iyi” olarak görür.

Bu çeşitlilik, doğal olarak ortak bir başarı ölçütü geliştirmemizi zorlaştırıyor.
Bu noktada algı ile gerçeklik kargaşası devreye giriyor.

Algının, gerçekliğin önüne geçmesi günümüzün en büyük illüzyonu.
Bazı yöneticiler, kısa vadeli ve gösterişli işler yaparak bir başarı algısı oluşturabiliyor. Oysa esas başarı; sessiz sedasız atılan temeller, sistemli değişimlerle yıllar sonra ortaya çıkan sonuçlarla ölçülür.
Gerçekte iyi olmayan biri, güçlü bir iletişim stratejisiyle “iyiymiş gibi” görünebilir.

Ne yazık ki yöneticileri; performans, etki, liyakat ve etik gibi evrensel kriterlerle değerlendiren saygın ve bağımsız yapılarımız yok denecek kadar az.
Değerlendirmeler çoğunlukla basına çıkan haber sayısına, sosyal medya etkileşimine ya da kurum içi ve şehir içi dedikodulara dayanıyor.
Bu da “iyi yönetici” imajının oldukça kırılgan ve oynak olmasına neden oluyor.
Objektif değerlendirme eksikliği fazlasıyla hissediliyor.

Bir de, toplumsal hafızanın ya kısalığı, ya unutkanlığı, ya da yokluğu gibi bir sorunumuz var.

Yöneticiler görevdeyken ya yüceltiliyor ya da yeriliyor. Ama görevden ayrıldıklarında çok hızlı bir şekilde unutuluyorlar.
Geride iz bırakmış yöneticilerin sayısı bu yüzden çok az. Çünkü toplum olarak geçmişe değil, hep yeni gelenin kim olduğuna odaklanıyoruz.
Böyle olunca, yapılan işler değil; yapılan dedikodular hatırlanıyor.

Yöneticilik artık sadece iş yapmak değil, aynı zamanda iyi bir iletişim yönetimi gerektiriyor.
Ancak günümüzde bu denge bozulmuş durumda:
İş yapan ama kendini göstermeyenler kolayca unutulurken; hiçbir somut katkı sunmadan sürekli ekranlarda görünenler parlayabiliyor.

Gerçek başarı, yöneticinin ardında bıraktığı yapısal değişim, geliştirdiği sistemler ve insanlara dokunuşlarıyla ölçülmeli.
Ne yazık ki bunu ölçen ya da görünür kılan mekanizmalarımız eksik.

Bu yazılanlar ışığında, Siirt özelinde hafızalarımızı yoklayarak şu soruyu cevaplamaya çalışalım:
Her kurumda, ayrı ayrı unutulmayacaklar listesinde yer eden kaç yöneticimiz var?

Cevap açık:……
Çünkü yöneticiler genelde mevcut çarkı döndürmekle meşgul; o çarkı değiştiren ya da ileriye taşımaya çalışan ise çok nadirdir.
İz bırakan yöneticiler; cesaretli, sistem kuran, insana yatırım yapan, hataları tekrarlamayan kişilerdir.
Ancak onların da değeri, çoğu zaman görevdeyken değil, yıllar sonra anlaşılır.

Sonuç olarak:
İyi yönetici tanımını yapamıyoruz, çünkü: Ölçemiyoruz, takip etmiyoruz, unutuyoruz, bireysellikten kurtulamıyoruz ve çoğunlukla eskiyi kötüleyip yeniyi parlatıyoruz.

Gerçekten iz bırakan yöneticiler; çok fazla ses çıkarmadan, ama uzun vadeli etki yaratarak hizmet edenlerdir.
Onları fark edebilmek için yalnızca bakmak değil, görmek gerekir.

Seni Gidi Kopyacı :)))