Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bal Tutanlar…

Günümüz dünyasında eğitim seviyesi

Günümüz dünyasında eğitim seviyesi ve konumu ne olursa olsun insanlar ya kendi işlerinde ya da özel sektör veya kamu kurumlarında çalışarak geçimlerini sağlamaktalar.

Ücretler çalışılan kurumun politikasına göre; eğitim seviyesine, deneyime, iş yerindeki pozisyona ya da başka vasıflara göre belirlenir.

Dünyadaki küresel kriz nedeni ile biliyoruz ki ülkemizde bugün pek çok insan açlık sınırı seviyesinde bir gelirle kıt kanaat geçinmeye çalışmakta. Zengin ile fakir arasındaki gelir dağılımındaki makas gün geçtikçe açılmakta. Bu iki zümrenin yaşam koşulları, yaşadığı semtler, okulları, üniversiteleri, hastaneleri, eğlence ve tatil merkezleri, cenazelerinin kalktığı camiler, mezarlıkları dahi farklılaştı.

Aileden varlıklı köklü insanları bildiğimiz gibi, son 40-50 yılda bir anda belli fırsatlar sayesinde zengin olan  bir zümre de türedi.

Yıllar boyudur her gelen iktidar kendi zenginini yarattığı gibi yandaş görünerek mevcut iktidarların yüzü suyu hürmetine bir anda işleri açılan, köşeyi dönenler de olmuyor değil. Bu sonradan görme (çakma zenginler) sosyeteye de ayak uydurmakta zorlandıkları kanaatindeyim. Çünkü yaşam tarzlarına baktığınızda hal ve davranışları, giyim kuşamları, makyajları, entelektüel birikimleri ile adeta ben sonradan görmeyim demektedir.

Hayatım boyunca kimsenin parasında pulunda gözüm olmadığı gibi hiçbir zaman servet düşmanı biri de olmadım.

Zenginlik ve fakirlik kimsenin tasarrufunda olmadığı gibi kaderde değil elbette. Bugünün zengini yarın kuru ekmeğe muhtaç olabileceği gibi. Bugün kuru ekmeğe muhtaç birinin de yıllar içerisin de zengin olması elbette mümkündür.

Zenginlikteki kırmızı çizgilerim; devlet malına karşı hassasiyet, kul hakkına el uzatmama, adalet, onur, şeref ve ahlak kural ve kaidelerine uymak.

Bazı görevler para için yapılmaz görev gereği yaptığınız işten zaten ancak geçimizi sağlayacak bir gelire sahip olabilirsiniz.

Bize; devlet malını tüyü bitmedik bebelerin hakkının olduğu beytülmal olarak belletildi.

Namusu ve şerefi ile Bakanlık, Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, Meclis üyelikleri, amirlik ve memurluk gibi görevlerle bulunmuş ve bulunan insanların aldıkları maaşla öyle çokta zengin olacağına inanmıyorum. Çünkü görev gereği alınan maaşlar ve ücretler belli. Bu ücretlere kanaat edenler bu işleri yapmalı, bu maaşa bu iş yapılmaz deyip aldığı ücreti az bulanlar varsa da yapmamalı düşüncesindeyim.

Dünün devrimcileri, ilericileri, ülkücüleri, vatanseverleri, muhafazakarları, …. ellerine fırsat geçtiğinde “devletin malı deniz” dememeli. Eğer eski idealist kişiliklerinin kırıntısı bile kalmış ise Devlet malı ile olan ilişkilerinde vicdani bir rahatsızlık duymalıdırlar.

Keşke gelmiş ve geçmiş tüm siyasiler “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz” sözünü verebilseler veya sadece o ideale sahip insanlar siyaset yapsalar.

Devletin hangi kademesinde olursa olsun herkes az ya da çok çalışmasının karşılığını alıyor. Allah zeval vermesin devletimizde çalışanlarını zaten aç ve açıkta koymuyor. Ayrıca kimse kimseyi zorla devlete memur olmaya da zorlamıyor.

Zaman zaman toplumda belli yönetimler için “ya bunlar çalıyor çırpıyor ama işte yapıyorlar” fısıltılarına şahit oluyoruz. Hayır kardeşim; partisi, ırkı, mezhebi, memleketi nere olursa olsun işini çalmadan çırpmadan yapacak insanları bulmak her siyasi kadronun görevi olmalı. Unutmamalı ki eğer o oluşumun içinde yönetici olarak iğne ucu kadar bir etkimiz varsa bizde en az o fiili işleyenler kadar sorumluyuz olan bitenlerden.

Maalesef doğruluğu ve kimler tarafından sokulduğunu bilmediğimiz “Bal tutan parmağını yalar” diye bir deyim var kültürümüzde. Elin bir zahmet yıkasın o bal tutan zevat çünkü elhamdülillah “Temizlik imandandır” diyen bir Peygamberin ümmetiyiz.

Her neyi tutuyorsak biraz ihtimam göstermemiz gerekmez mi? Üstelik her zaman tuttuğumuz bal olmayabilir. Balı tutan biraz temizliğe riayet ederek çatal, bıçak ya da eldiven kullansa veya ellerini bir güzel yıkasa ve etrafını yapış yapış yapmazsa daha iyi olmaz mı sizce.

Hangi koşulda olursa olsun parmak yalamalara hayır.

Hayır, bal tutan parmağını yalamamalı.

Yalak insanların olmadığı ve toplumun her alanında suyun, sabunun bol kullanıldığı ultra hijyen günler görmek dileği ile.

Seni Gidi Kopyacı :)))