Konuyu Siirt’i baz alarak üç dönem halinde incelemek mümkün.
İlk dönemde vatandaş köle, devler efendi olarak görülüyordu. Tek tip insan oluşturmayı amaçlayan bu dönemde vatandaşın inancına diline ve kültürüne değer verilmedi; kısıtlandı ve hatta yasaklandı.
Nitekim bu dönemde ezan Türkçeye okunmaya başlandı. Camiler satıldı, türbeler amaçları dışında kullanıldı. Algül Mahallesindeki Üvendırre Camsisinin satılışını ve Şeyh Musa Türbesinin süvari birliğinin saman deposu olarak kullanılmasını örnek olarak verebiliriz.
Yine bu dönemde vatandaşın diline ve kültürüne saygıdan söz etmek mümkün değil.
Bu dönemde Siirt’te valilik yapan İzzetten Çağpar Arapça ve Kürtçe konuşmayı yasaklamış ve konuştuğu tespit edilenlere 5 lira ceza verilirdi.
O günleri yaşayanlara 5 Tl nin satın alma gücünü sordum. Bu parayla iki kurbanlık koyun satın alınabilirmiş. Yani günümüzün en az 20 bin Tl si.
1950 lilli yıllarla başlayan dönemi bir ara dönem ya da fetret dönemi olarak görmek mümkün.Bu dönemde kısıtlama ve yasaklamalar kalktı. Devletin efendiliği sarsılmaya başladı. Vatandaşın kulluğu da tartışılmaya başlandı. Yani roller oturmaya başladı.
1990 ve özellikle 2000 li yıllardan itibaren rollerin tam anlamıyla oturmaya başladığını görüyoruz. Artık vatandaş efendi, devlette ona hizmet eder hale geldi.
Bu dönemi hepimiz yaşıyor ve bu duruma ilişkin örneklere şahit oluyoruz. O nedenle fazla detaya girmeyeceğim.
Vereceğim tek bir örnek çok şeyleri anlatıyor ve dönemi özetliyor.
Artık devlet vatandaşı vefat eden yakınlarının kabir ziyaretine bile götürmeye başladı. Bir aileyi ziyaret eden Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Sabri Sidar, engelli bir aile bireyinin vefat etmiş olan annesinin kabrini ziyaret edemediği bilgisini alınca hemen harekete geçti ve personel görevlendirilerek bu engelli bireyin isteğini yerine getirilmesini sağladı .
Kendisini ve personelini kutluyor ve bir kez daha soruyorum.
Nereden nereye?
Ayhan Mergen
Yazar bey siz Kürt müsünüz, Arap mısınız, Türk müsünüz?