Bir tarihi eseri düşünün. Tam 729 yıllık nadide bir eser. Ve bakırdan mamul bu eser, 20 yılı aşkın bir süredir bir kurumun bodrumunda hırsızlık dahil her türlü tehlikeye karşı yüz yüze bırakılmış. Adeta kaderine terk edilmiş. Anadolu Selçuklu Mimarisinin günümüze kadar ulaşabilen nadir eserlerinden birisi olan Ulu Cami’nin aleminden söz ediyorum. Asırlar boyunca bu caminin kubbesinin çatısında, tevhid dininin bir sembolü olarak gökyüzüne doğru yükselen alem. 2 metreyi aşan boyuyla bu alem için yüzey araştırmacıları şu bilgileri kayıt altına almışlar: “Kaide, iki adet bilezik, armut, boyun ve tepelik bölümlerinden meydana gelen bakır alem, Ahmed Şirvi adlı sanatkar tarafından 1295 yılında yapılmıştır. Alem üzerindeki kitabede Celi Sülüs yazı türüyle Arapça yazılmış yazıda; “Ahmed eş-Şirvi; Alem H.695 M.1295 yılının Muharrem ayının 15’inde yaptı. Allah onu bağışlasın” Yazılmaktadır. Alemin Tepelik bölümünde ise ejder figürleri ile Ajur tekniğinde yazılmış “Allah” lafzı bulunmaktadır. Alem; Bölgedeki Maden işçiliğinin niteliğini belgelemesinin yanısıra, Siirt Tarihi Ulu Caminin ortaçağ dönemindeki tarihsel ve ekonomik yönüne de ışık tutan en önemli belge konumundadır. İşte artık yenisi yapılamayacak kadar ince ve değerli bir işçiliğe sahip olan bu eser, 20 yılı aşkın bir süredir Siirt Müftülüğünün bodrumunda kaderiyle baş başa bırakılmıştı. Dilerseniz biraz geçmişe doğru gidelim. 2002 yılında Vali Nuri Okutan’ın büyük desteğiyle Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinden Yard. Doç. Dr. Ali Boran başkanlığında bir ekip, Siirt il genelinde yüzey araştırması başlattılar. Gerek Vali Nuri Okutan’ın ekiple ilgilenme yönündeki talimatı ve gerekse konu memleketimle ilgili olduğu için fırsat buldukça ekibin çalışmalarını çok yakından takip ettim. Hatta ertesi yılki bakanlık onayında ekibin iletişim sorumlusu olarak yer aldım. İşte bu çalışmalar kapsamında Ulu Camii incelenirken, artık halı ve malzemelerin saklandığı bir mekanda bulundu. Sanırım 1960 yıllarda yapılan restorasyondan beri oradaydı. Günümüzde profesörlük unvanına sahip olan Ali Boran hoca, burada kalmasının sakıncalı olduğunu düşünerek arayış içine girdi ve o dönemde sahiplenecek uygun bir kurum arayışı kapsamında müftülüğe teslim edilmesini sağladı. O dönemde alemin varlığını duymuştum, ancak görmemiştim. Daha doğrusu, normal alıştığımız bir alem sanmıştım. Daha sonraki yıllarda bir gün müftülüğü ziyaret ettiğimde aklıma geldi. Dönemin müftüsüne sordum. Haberinin olmadığını söyledi. Orada bulunan müftülüğün emektar şeflerinden Esat Kurt hoca, bu alemin bodrumda olduğunu söyledi. Hep beraber bodruma inip inceledik. Hepimiz hayran kaldık ve değerlerimize sahip çıkamadığımıza bir kez daha üzüldük. O günden sonra bu değerli eseri hem yılların yıpranmasına ve hem de hırsızlıklara karşı korunması için arayışlara girdim. Bir yandan bütün yetkililere durumu anlattım, öbür yandan da dikkatleri çekebilmek amacıyla defalarca haber yaptım. Konuyu ilettiğim her bir yetkilinin ve her bir haberin ardından karşılaştığım duyarsızlık beni kahretti. Bir yandan da korktum. Bu haberler yüzünden hırsızları harekete geçirir diye. Ancak yılmadım. Ta ki çiçeği burnunda Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Barış Kezer aracılığıyla ilimizde denetlemeye gelen Kültür ve Turizm Bakanlığının genç ve idealist müfettişi sayın Nihat Özen bey ile tanışıncaya kadar yılmadım. Sayın Özen’e bu alem ile Bağtepe Mahallesindeki güzelim minberin durumunu anlattım. Çok ilgilendi. Gidip hep beraber baktık. Sayın Özen, bu konuyu raporuna alacağını söyledi. Nitekim dediğini de yaptı. Ve mutlu sona ulaşıldı. Teftiş raporu doğrultusunda Batman Müzesi Müdürü Siirt emektarı Cabir Alper başkanlığında teknik personelinde yer aldığı bir heyet tarafından teslim alındı. Alem gerekli bakım yapıldıktan sonra Siirt Müzesi faaliyete geçinceye kadar Batman Müzesinde sergilenecek. Özetle, tarihi bir değerin çalınma korkusu olmadan emin ellerde korunmasını sağladık. Burada, özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettişi Nihat Özen’e, olaya sıcak bir yaklaşım sergileyen Kültür ve Turizm Müdürü İrfan Tekin, müdür yardımcısı Barış Kezer, Batman Müzesi Müdürü Cabir Alper ile Müftü Şakir Pinal’a teşekkür ediyorum. Darısı Bağtepe Mahallesindeki caminin zemin katında bulunan kündekari yöntemi ile yapılmış, 3200 parçadan oluşan minberin restore edilerek ve bulunduğu yerde sergilenerek gelecek nesillere aktarılmasına.