“Yalnız ben konuşurum, yalnız ben bilirim” tavrı, demokratik yönetim anlayışının değil, otoriterliğin bir göstergesidir. Oysa unutulmamalıdır ki, yönetilen kişiler birer robot değil, birer insandır ve onlarında moral motivasyona ihtiyaçları var.
Bir kurumun varlığını sürdürebilmesi, başarıya ulaşabilmesi ve topluma fayda sağlayabilmesi için en önemli unsur, çalışanlarının motivasyonu ve kuruma aidiyet duygusudur. Çalışanlar, sadece emir alan ve yerine getiren robotik varlıklar değildir; onların da düşünceleri, önerileri, duyguları ve beklentileri vardır.
Mobbing, yani sistematik psikolojik baskı, yalnızca bireylere değil, kuruma da şehire de büyük zarar verir. Motivasyonu düşen bir çalışan, verimliliğini kaybeder. Kendini değersiz hisseden bir çalışan, işine odaklanmakta zorlanır.
Uzun vadede bu durum, kurumun hedeflerine ulaşmasını imkânsız hale getirir.
Yöneticiler sadece konuşan değil, aynı zamanda dinleyen kişilerdir. Başarıların ödüllendirilmesi, emeğin takdir edilmesi çalışanı güçlendirir.
Hiçbir kurum, sadece “ben” diyerek yönetilemez. Gerçek yönetim, “biz” duygusunu inşa etmekten geçer.
Çalışanına değer veren, onu dinleyen ve motivasyonunu sağlayan yöneticiler hem kurumlarını büyütür ve hem de saygınlık kazandırırlar. Unutulmamalıdır ki, insanı yaşat ki kurum yaşasın. Aksi halde başarısızlık mukadderdir.
Son söz unutmayın; beyler robot değil, sizin gibi akıl sahibi, duyguları ve beklentileri olan insanları yönetiyorsunuz.
