Yalnız Siirt’in değil, ülkemizin gururu olan hemşerimiz Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma hocamız için düzenlenen vefa gecesine değinmemek, naçizane onunla ilgili düşüncelerimi, daha doğrusu hayranlığımı dile getirmemek benim için bir eksiklik olur. Ancak onu anlatmak benim haddime de değil. İşte bu yazıyı birbirine zıt iki duygu arasında gidip gelerek yazıyorum.
Prof. Dr. Sırma hocamdan, sanırım daha ortaokul öğrencisi iken, camekan okuyucusu olduğum Mücadele Gazetesi’nden arada bir çıkan haberler aracılığıyla haberdar oldum. Onun başarılarıyla gurur duydum. Daha sonra ulusal basında da yer edinmeye başladı. Onunla ilgili her haber gururumu kabarttı. Bir insana hayran olmak, onunla gurur duymak için fiziki olarak tanışmanın gerekli olmadığını o yıllarda, onun çalışmaları sayesinde öğrendim.
Daha sonraki yıllarda ben büyüdüm, o maşallah gençleşti ve 2000 yılında Siirt’i ziyaretinde tanışma şansını buldum. Bir ilim insanı, bir büyüğüm olarak elini öpmek istedim. O günden bu güne bunu bir türlü başaramadım. O kadar mütevazı bir insan.
İlimdeki dehası ve velut yazarlığı konusunda söz söylemek, yukarıda belirttiğim gibi, haddime değil. Hocamıza aynı cevvallikte, aynı verimlilikte nice yıllar dilerken, gıyaben elini öperken, bu asil düşüncelerinden dolayı Cihannüma Yönetim Kurulu Üyesi ve toplum önderi Fatih Sevgili ile Siirt İl Temsilcisi M. Saraç Batur’a ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.