Siirt, son yüzyılda ve özellikle bu yüzyılın ikinci yarısında ekonomik sosyal ve kültürel alanlarda büyük bir erozyona uğradı. Biraz abartı olacak ama sanki kayboluyor.
Adeta kadim bir geçmişi, zengin bir kültürü olan kent gitmiş, yerine değişik yörelerden gelmiş birbirini tanımayan, dini inançları hariç sanki hiç ortak yönleri olmayan yeni kurulmuş geçmişi ancak birkaç yıllık olan bir kent haline geldi.
Bu durum yukarıda da belirttiğim gibi her alanda bir gerilemeye yol açtı.
Örneğin 40-50 yıl öncesine kadar tarımsal üretimde kendi kendine yeterli olmasının da ötesinde Bitlis, Muş, Van , Hakkari Ağrı ve Erzurum’a kadar çok geniş bir coğrafi bölgenin dört mevsim sebze ve meyve ihtiyacını karşılayan bir üretim kapasitesine sahipti.
Bu gün geldiğimiz noktada bu durumdan söz etmek mümkün değil. Hatta tam tersi bir durum söz konusu.
Siirt artık karpuzundan domates, biber ve patlıcanına kadar çok değişik türde sebze ve meyvesini bu bölgede ki illerden karşılamak zorunda kalan bir il haline geldi.
Hayvancılık alanında da bir gerileme ya da en masum deyimiyle yerinde sayma söz konusu.
1980 li yıllara kadar 1 milyonun üstünde kabul edilen koyun ve keçi sayısı bir dönem 400-450 binlere kadar düşmüştü.
Şükürler olsun son yıllarda güvenliğin artması ve devletin hayvan yetiştiricilerine verdiği destekler sayesinde bu durum sona erdi.
Küçükbaş hayvan sayısı artmaya başladı. Yeni yeni 40 yıl öncesinin hayvan sayısına ulaşmaya ve artık 1 milyonu aşan hayvan varlığından söz edebilir hale geldik.
Bu gerileme ekonomik diğer alanlarında da söz konusu. Çok basit bir örnekle 25-30 yıl öncesinde 6000 civarında bir esnaf kitlesinden söz edilebilirken bu sayı günümüzde 4500 ler civarına kadar düşmüş durumda. Bu arada geçen yıllarda artan nüfus artışını göz önünde bulundurduğumuzda bu alanda ki erozyonun boyutları daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Önümüzdeki günlerde diğer alanlarda ki durumumuzu ele almaya çalışacağız.
Bu durumun bir an önce sona ermesini diliyorum.