Arapçada bir atasözü veya bir deyimi konuştuğumuz konuya örnek olarak vereceğimiz zaman önce “ Allah bizden öncekileri rahmet eylesin söylemedik bir şey bırakmamışlar” deriz. Sonra ilgili atasözü veya deyimi söyler, konuyla ilgili bağlantısına değiniriz.
Sanırım rahmeti hak eden kişilerden birisi de Nasrettin Hocadır. O devirden bu güne davalıya, davacıya ve davaya kulak misafiri olan hanımına itiraz eden hanımına da haklısın demesi örneğine uyan o kadar çok olay oluyor ki.
Son günlerde çok sık şikayetlerin dile getirildiği uzman doktor randevuları daha doğrusu randevusuz muayene olamama olayı da bu fıkraya tıpa tıp uyuyor.
Hasta ile hasta yakını muayene için hastaneye gittiğinde eli boş dönmemek, o gün içinde muayene ve tedavisini yaptırmak ister. Acil gelmiştir. Randevu almayı unutmuştur veya daha doğrusu Siirt gibi eğitim ve ekonomik düzeyin istenilen ölçülerde olmadığı bir ilde randevu almayı becerememiştir. Bunun yanında ilçeden, köyden gelmiştir. Burada kalacağı bir yer yoktur, parası yetersizdir.
Dolayısıyla olaya vatandaş cephesinden baktığımızda belirli bir ölçüye kadar hak vermek mümkün.
Olaya doktor açısından baktığımızda da, o da her hastasına belirli bir zaman ayırmak ve güzel, rahat bir şekilde teşhisini koymak ister.Birde olayın fiziki ve ruhsal yorgunluk boyutu da unutulmamalıdır. Bunun da gerçekleşmesi içinde, günlük olarak muayene edeceği kişi sayısının sınırlı olması gerekiyor.
Bu durumda doktorlar da haklı.
Olaya dışarıdan bakan bir gözlemle yaklaşan bizlerde her iki tarafa da hak verdiğimize göre tam bir Nasrettin Hoca fıkrası. Gelde işin içinden çık.