Siirt birçok uygarlığın yerleşim yeri olmuştur. Yerli halk, MÖ 3000 civarında bölgeye yerleşen Hurri ve Subarru’dur. MÖ 7. yüzyılda Asur ve Med hakimiyetine, daha sonra Pers İmparatorluğu, Seleukos Krallığı, Roma ve Bizans İmparatorlukları ile İran hakimiyetine tanık olmuştur. Moğollar, Eyyubi, Artuklu ve Karakoyunlular arasındaki mücadelelere sahne olduktan sonra 1514 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. Siirt adının Keldani dilinde “şehir” anlamına gelen “Keert“ten geldiği sanılmaktadır. Veysel Karani ve İsmail Hakkı’nın türbeleri İslam medeniyetinin birer parçası olarak geçmişle günümüz arasında bir tarih ve medeniyet köprüsü oluşturmaktadır .
Siirt’te bulunan tarihi Ulu Camii, Selçuklu Hükümdarı Mugiziddun Mahmut tarafından 1129 yılında yaptırılmıştır. Cizre Valisi El Mücahit İshak, 1260 yılında orijinal yapıya bazı ekler yaptırmıştır. Cami , 1965 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir . Ceviz ağacı, Selçuklu ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir . Caminin firuze Çini işlemeleriyle bezenmiş tek şerefeli minaresi vardır. Ancak bu eserler iklim şartlarına dayanamamaktadır. Merkezdeki büyük kubbe daha küçük kubbelerle çevrilidir.
Siirt’e 6 kilometre uzaklıkta bulunan Tillo ilçesinde İbrahim Hakkı Astronomi Müzesi bulunan İbrahim Hakkı Türbe Külliyesi’nin bulunduğu güzel bir kasaba olan Tillo ilçesinde yer almaktadır. İsmail Fakirullah’ın mezarı, diğerlerinin yanı sıra bir başka önemli dini mekandır.
Dokuma ve bakır işleri Siirt ilinin geleneksel el sanatlarıdır . Geometrik desenlerle dokunan ve doğal bitkilerle boyanan keçi yünü battaniyeleri uluslararası değere sahiptir. İl, hayvan varlığı bakımından zengindir ve bu nedenle entegre et ve deri işleme sanayilerinin gelişme potansiyeli yüksektir.