Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Siirt’te Petrol

Türkiye’de petrol arama çabaları,

Türkiye’de petrol arama çabaları, XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar gider. Sultan Abdülhamid 1890 yılından itibaren Musul ve çevre bölgelerde petrol üzerine çalışmalar yaptırdı. Bölgede bulunan petrol rezervleri tespit edildi fakat I. Dünya Savaşının koşulları ve savaş sonrası ortaya çıkan siyasi durum petrol arama ve üretimini geciktirdi. Emperyalist güçler Osmanlıya ait petrol sahalarını kendi aralarında paylaşınca yöre insanlarının hesabına kan ve gözyaşı düştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’nın gündeminde öncelikle siyasi ve askeri sorunlar olduğu için petrol konusunda ciddi bir çaba gösterilemedi. Fakat Güneydoğu Anadolu Bölgesine gönderilen uzmanlarca ön incelemeler yapıldı. 1926 yılından itibaren Siirt’in de içinde yer aldığı birçok vilayette, devlet eliyle petrol arama çalışmaları yürütüldü. Devletin petrol arama ve üretmeye ciddi manada ağırlık vermesi, 1933 yılında yayınlanan 2189 sayılı kanunla başladı. Çalışmalar kısa sürede netice verdi ve 1934 yılında Raman dağında petrol bulunduğu tespit edildi. Yeraltı zenginlikleri tespit etmek ve daha profesyonel uzmanlardan faydalanmak için 1935 yılında kurulan MTA (Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü) çalışmaları daha da derinleştirdi. 1937’de Siirt’te petrol üretimine yönelik yapılan ciddi jeolojik araştırmalar, Siirt’te petrol üretiminin mümkün olduğunu gösterdi. MTA tarafından yapılan arama çalışmaları neticesinde 20 Nisan 1940’ta Maymune Boğazı’ndaki Raman-1 sondajında 1048 m’de petrol bulundu. Raman-1’den ilk günlerde günde 11 ton petrol çıkarılırken bu miktar zamanla iyice azaldı ve kuyu 1944’de kapatıldı. Raman dağındaki rezervin tamamını belirlemek için birçok sondaj yapıldı. Eldeki imkân ve teknolojinin yeterince gelişmemiş olması arama faaliyetlerini son derece yavaşlatıyordu. Fakat bütün olumsuzluklara rağmen dağda yoğun bir petrol arama faaliyeti sürdürüldü. Raman-6 kuyusunun açılmasına 1946’da başlandı. Bu kuyu ile 1429 m derinliğe inildi. Fakat beklenen oranda petrole ulaşılamadı. Daha sonra tatmin edici ve zengin ilk petrol üretimi Raman-8 kuyusundan sağlandı. Bu sondajdan günde 28 ton petrol üretilmeye başlandı. Raman-8 ve daha sonra açılan Raman kuyularıyla Raman dağında ciddi bir petrol damarının olduğu anlaşılmış oldu. Daha sonra bu bölgede mevcut kuyulara ilave olarak 9 yeni kuyu daha açıldı. Raman’da açılan her yeni kuyu ile üretim miktarı daha fazla arttı. Bu olumlu sonuçlar üzerine 1951’de Raman’da işletme alanının açılmasına karar verildi. Raman’dan sonra Garzan’da da 1945 yılından itibaren deneme sondajları yapılmaya başlandı ve bu denemelerde petrol belirtilerine rastlandı. Aynı bölgede yapılan ikinci sondaj ile 1951’de petrol bulundu. Böylece Garzan alanı da işletmeye açıldı ve işletme alanı iyice genişletildi. Siirt yöresinde petrol üretimi başarılı sonuç vermeye başladı. Fakat bu çalışmalar esnasında özellikle petrol arama çalışmalarında kalifiye elaman sorunu ön plana çıktı. Zira böyle bir sorun sadece bölgesel şartlardan kaynaklanmıyor, ülke genelinde nitelikli ve tecrübeli eleman sorunu yaşanıyordu. Kalifiye elamanın yanı sıra geçici ve kalıcı çalışacak işçinin de olmaması üretimi olumsuz etkiliyor ve çalışmaların yavaş yürümesine yol açıyordu. Petrol üretim alanlarının genişlemesi ve üretimin artması üzerine hükümet, petrol arama ve üretimi üzerine bir takım yeni hukuki ve kurumsal düzenlemeler yapmaya gereksinim duydu. Öncelikle petrol arama çalışmalarında MTA’nın tekeline son verilerek yerli ve yabancı kuruluşlara da izin verildi. 6327 Sayılı Kanunla 1954’de kurulan TPAO, MTA’nın petrol şubesinin tüm personel ve araç-gereçlerini karşılamayı üstlendi. Türkiye petrol üretim ve arama faaliyetleri bakımından dokuz bölgeye ayrıldı. Petrol Kanununa göre Siirt, beşinci bölgede yer alıyordu. TPAO’nun üretim kuyularının tamamı Siirt’teydi. 1957 yılında Garzan’da açılan 3 kuyuda bulunan petrol, üretimi artırdığı gibi yeni yatırımların da önünü açtı. Böylece petrolü işleyecek yeni tesisler ve petrol üretimi için yeni kuyuların açılmasına hız verildi. Özel sektör ve yabancı petrol şirketlerinin Siirt yöresinde faaliyete geçmeleri 1960’li yıllardan sonra gerçekleşti. 1967 yılı itibariyle Türkiye’de 15 şirket petrol arama ruhsatına sahipti. Bu şirketlerin 13 tanesi yabancılara aitti. Siirt bölgesinde yapılan petrol aramalarında birçok yabancı şirket faaliyet gösterdi. Özel sektörün çok yönlü devam eden bu çalışmalarında yerin 1081 m derinliğine kadar inildi. Açılan pek çok kuyudan petrol yerine ticari kıymeti olmayan, renksiz, kokusuz ve berrak, alevle yanan gaz (muhtemel metan gazı) çıkmaktaydı. Bu şekilde üretimin ticari bir değeri olmayacağı düşünülerek bu kuyular kapatıldı296. Bu durum özel sektörün ilgisini azalttığı gibi yatırımlarının azalmasına yol açtı. Siirt ve çevresinde faaliyet gösteren yabancı ve özel şirketler çok sıkı kontrole tabi tutuldular. Kontroller neticesinde pek çok şirkette tespit edilen eksiklikler üzerine bu şirketlerin petrol arama ruhsatları iptal edilmeye başlandı. Öncelikle yabancı şirketlerin ruhsatları iptal edilmeye başladı297. Hükümet iptal edilen işletme ruhsatlarının satış işlemlerini de kısa sürede başlattı. Siirt merkezli petrole yönelik yatırımlar olumlu sonuçlar vermeye devam etti. 1964 yılında Türkiye ham petrol üretiminin %80,2’si (738,945 tonu) Siirt’ten elde edildi. Bu rakamlara göre aynı yıl Türkiye’de tüketilen petrolün %16,6’sı da Siirt yöresinde üretilen petrolden karşılanmış oldu. 1970’li yıllarda petrolün uluslararası alandaki stratejik ve ekonomik değeri çok daha arttı. Dünyada yaşanan petrol krizleri Türkiye’yi de etkisi altına aldı. Bu durum Türkiye’nin enerji ve petrol yatırımlarını daha da artırdı. Buna bağlı olarak üretimde hızlı artış başladı. 1980 yılı itibariyle Türkiye’nin ham petrol üretiminin %95,7’si (2,228,846 ton) Siirt çevresinden elde edilmekteydi. Türkiye’nin tükettiği petrol artıkça, petrole olan ilgi de arttı. 1990 yılında Batman’ın vilayet olması üzerine, petrol üretim sahalarının önemli bir kısmı Batman sınırları içinde kaldı. Siirt’te petrol üretimi gerçekleşse de asıl üretim sahaları Batman’daydı. Artık Siirt Türkiye’de üretilen petrolün öncüsü ve ana üreticisi olma konumunu kaybetmişti.

Seni Gidi Kopyacı :)))