HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “6-8 Ekim’de kardeşlerimizi niçin hedefe koymuşlardı? Onların hayalinde İslamsız bir Kürdistan vardı. Onun için bu gencecik fidanları hedefe koydular. Onlar kendi planları önünde bunları engel olarak görüyorlardı.” dedi.
HÜDA PAR Elazığ İl Gençlik Kolları tarafından 6-8 Ekim Şehidlerini Anma Programı düzenlendi. Elazığ Belediye Kültür Merkezi’nde düzenlenen program, Hafız Fatih Numan Erdim’in Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı. Özlem Ajans sanatçılarından Mahfuz Aytekin ve Özcan Güner’in şehidler üzerine seslendirdiği ilahi ve ezgilerle devam etti.
Şehidlerin görüntülerinin içinde yer aldığı sinevizyon gösteriminin ardından programın açılış konuşmasını yapan Elazığ İl Gençlik Kolları Başkanı Muhammed Ölmez, katılımlarından dolayı herkese teşekkür etti.
Programa; HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Genel Başkan Yardımcıları Mahmut Şahin, Şeyhmus Tanrıkulu, Elâzığ İl Başkanı Yasin Kavaklı ve çok sayıda vatandaş katıldı.
‘6-8 Ekim Şehidlerini Anma Programı’na katılan Yapıcıoğlu, Yasin Börü ve arkadaşlarının tarihte az rastlanan, vahşette sırtlanları utandıran bir güruh tarafından katledildiklerini hatırlattı.
Yapıcıoğlu, “Gerçekten ben bütün kalbimle buna inanıyorum ki, onları katledenler, onların bedenlerini ortadan kaldırmakla onları ortadan kaldırabileceklerini, o iyilik kervanını durdurabileceklerini zannedenler, o katliamı işledikleri güne, kendileri bile lanet ediyorlar. Emin olabilirsiniz, ‘Biz ne ettik, nasıl böyle bir hata ettik de biz bu azizleri şehit ettik. Onların o temiz ve pak kanları bizim yakamıza yapıştı. 7 yıldır bırakmıyor.’ 77 yıl da geçse bırakmayacak ve dünya hayatından sonra da bırakmayacaktır.” dedi.
“Yasin Börü ve arkadaşlarını vuranlar başka hesap içindeydiler”
“Evet o nadide dallarımızı, gencecik fidanlarımızı kıranlar, onları vuranlar başka hesaplar içindeydiler.” diyen Yapıcıoğlu, “Ama o hesaplar ters döndü. Hakikatte onlar bu darbeleri o şehitlere sallamadılar, o kurşunları bu gencecik bedenlere sıkmadılar, onları yüksekten atmadılar. Onlar aslında kendilerini vurdular. Kendi geleceklerini vurdular. Belki yıllarca oluşturmaya çalıştıkları o süslü maskelerini vurdular, yırttılar ve çirkin yüzleri ortaya çıktı. Herkes gördü ne kadar çirkin olduklarını ve ne kadar vahşi olduklarını. Aslında bu millete ve bu milletin değerlerine düşman olduklarını. Bundan dolayı ben inanıyorum ki onları katledenler pişman olmuşlardır.” ifadesini kullandı.
“Bunları unutmayacağız ki benzer vahşetler yaşanmasın”
Gençlere seslenen Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
“Programın hemen açılışında hafız kardeşimiz Bakara suresinden ayetler okudu. Gerçekten onların üzerinden tefekkür edince, ben özellikle şu salonda oturan genç kardeşlerime seslenerek şu müjdeleri vermek istiyorum. Hani okunan o ayetlerde mealen Rabbimiz buyuruyor ki; ‘Ey İman Edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Onlar diridirler. Ama siz bunun şuurunda değilsiniz. Hissetmiyorsunuz.’ Ve akabinde yine Allah Teala kasemle te’kid ederek diyor ki; ‘Andolsun biz sizi sınayacağız.’ Ne ile? ‘Biraz korku biraz açlık, mallarınızdan ve canlarınızdan sizi sınayacağız.’ Ve yine akabinden bir daha sabır. ‘Sabredenleri müjdele. Onlar ki, onlara bir musibet isabet ettiğinde Biz Allah’tan geldik ve yine Allah’a döneceğiz derler.’ Bize ait bir şey yoktur. Allah müminlerin mallarını ve canlarını cennet karşılığında satın almıştı. Öyle değil mi? Öyle ise bize ait bir şey yok. Bu aziz gençler daha şehit olmadan mallarını ve canlarını Allah’a satmışlardı. Onlara ait bir şey yoktu. Ve Allah bize müjde veriyor, Allah yolunda öldürülenlere, Allah yolunda çalışıp çabalayanlara, o uğurda öldürülenlere sakın ölüler demeyin. Bu gençlerimiz, bu azizlerimiz niçin hedef oldular? Ne yapmışlardı o katil sürüsüne? Ne zararları vardı? Aslında şahsi olarak o vahşeti ortaya koyan hiçbirisi, insanlıktan nasibini almamış o sürünün hiçbirisi, şahsen belki bu kardeşlerimizi tanımıyordu. Şahsi hiçbir alıp veremediği yoktu. Bunların, onları rahatsız eden bir kimliği vardı. Neydi o kimlik? İslam idi… Bu gençler sadece Müslüman oldukları için hedefe kondular. Sadece bunlar mı? Hayır. Yine Diyarbakır’da yanındaki eşinin çarşafından dolayı saldırıya uğramış, can veren, şehit olan bir Mahmut Enes vardı. Bu kardeşlerimiz, yani Şehit Yasin, Hasan, Hüseyin, Cumali, Riyad ve Turan. Bunlar 7 Ekim günü, aynı gün akşam üzeri saldırıya uğradılar ve katledildiler, şehid edildiler. Yine 7 Ekim günü sadece sakalından ve kıyafetinden dolayı biri Suudi Arabistanlı, diğeri Suriyeli 2 Arap Müslüman sadece kılık kıyafetlerinden dolayı Kızıltepe’de katledildiler ve daha sonra aracın içerisinde yakıldılar. Bittim mi? Yok. 9 Ekim’de Karlıova da Cengiz kardeşimiz saldırıya uğradı. 20 Ekim günü yine Karlıova’da Fetih Yalçın kardeşimiz saldırıya uğradı. Ondan önce 17 Ekim günü Van’da bir Latif Şener amcamız vardı yaşlı. Sadece sakalından, giyim kuşamından dolayı o da şehadet şerbetini içti. Yine Yüksekova’da saldırıya uğrayan ve şehadet şerbeti içen bir Müslüman daha vardı Hacı İrfan Atsız amcamız. Unuttuk mu? Unutmadık. Onlar ölmedi. Onlar öldürüldüler ama ölmediler. Biz onları unutmadık ve unutmayacağız. Neden? Bunları unutmayacağız ki benzer vahşetler yaşanmasın. Bunları unutmayacağız ki o katillere bir daha fırsat oluşmasın. Allah’ın izniyle bir daha o fırsatı bulamayacaklardır.”
“Bu kervan her gün biraz daha güçlenecek”
6-8 Ekim vahşetini yapanların hedefinde İslamsız Kürdistan olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, bu kervanın her gün biraz daha güçlenerek büyüyeceğini vurguladı.
Yapıcıoğlu, “6-8 Ekim şehidleri gerçekten Kurban Bayramı’nda Rabbe sunulan en değerli kurbanlardı. Onların sevenleri, yakınları, kardeşleri, yol arkadaşları, imreniyorlar onlara. Onlar Rablerine kavuştukları için. Keşke bende şehit olsaydım diyen yüzbinler arkalarından geliyor. Bunun için onlar yaptıklarına bin pişman oldular. Allah’ın izni ile bu pişmanlıkları biraz daha büyüyecektir. Çünkü bu kervan yürüyecek, bu kervan durmayacak, bu kervan her gün biraz daha güçlenecek.” dedi.
“Onların hayalinde İslamsız bir Kürdistan vardı”
“Niçin hedefe konulmuşlardı? Onların hayalinde İslamsız bir Kürdistan vardı. Onun için bu gencecik fidanları ve biraz önce saydığım bu insanları hedefe koydular. Onların kendi planları önünde bunları engel olarak görüyorlardı.” diyen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün o engel duvarı biraz daha yükseliyor Allah’ın izniyle. Biz diyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz. Siz biiznillah bu toprakları ikinci bir Endülüs yapamayacaksınız. Bunu asla başaramayacaksınız. Şu aziz şehitlerin kanının döküldüğü Diyarbakır toprakları, bugün değil, miladi 639’da henüz İslam’ın ikinci Halifesi Hazreti Ömer döneminde, İslam orduları tarafından fethedilmiş. O gün İslam olmuş ve o gün bugündür, asla küffara teslim-i silah etmemiştir. O topraklar bir küffarın çizmeleri altında çiğnenmemiş. Mekke ve Medine’den sonra en fazla sahabenin medfun olduğu şehir olarak bilinir Diyarbakır. Bağrında Peygamber naaşları taşır. Böyle mübarek bir beldede, siz İslam’ı söküp atma hayallerinizi çöpe atmak zorundasınız, yapamayacaksınız. Asla yapamayacaksınız. Evet, 6-8 Ekim saldırılarının bir vechesi o aziz şehitlerimizi hedef haline getirip, onları katledenlerin vahşetleriydi. Bu işin bir boyutuydu.”
“6-8 Ekim, adına çözüm süreci dedikleri süreçte yapılan yanlışlar silsilesinin ağır bir sonucu ve faturasıydı”
Yapıcıoğlu, “Ogün yaşananlar belki adına çözüm süreci dedikleri süreçte yapılan bir yanlışın, yanlışlar silsilesinin ağır bir sonucu ve faturasıydı. Çözüm sürecinde öyle ciddi yanlışlar yapıldı ki, adeta 6-8 Ekim olayları geliyorum diyordu. Biz görüyorduk. Fakat sesimizi duyuramıyorduk. O gün sokakları savaş alanına çevirecek kadar patlayıcı ve silahlar, sadece bir iki gündemi bu şehirlere geldi? Şehirler silah depolarına dönüştürüldüğünde bu iş sadece seyretmekle yetinenler, bunun hesabını henüz vermediler. Belki 20 küsur kişi, şu aziz şehitlerin sığındığı binanın etrafını sarıp, onlara önce silah sıkan, sonra bıçaklayan, sonra yüksekten atan, sonra araba ile üzerlerinden geçen, sonra benzin döküp ateşe veren, o ayak takımını, o katilleri mahkemede cezalandırmakla bu dosyanın kapanmayacağını söyledik. Evet onlar yargılandılar. Ama onları sokağa salanlar henüz hesabını vermediler. Sokaklarda terör estirenler, sokağı teslim aldıklarında olayları engellemekle görevli olanlar ama vazifesini yapmayanlar ama kasıtlı ama ihmalle bu görevlerini yerine getirmeyenler de henüz hesap vermedi. Biz Allah’ın izniyle bu işin takipçisi olacağız.” ifadesini kullandı.
Adına çözüm süreci dedikleri süreçte yapılan yanlışlar
Adına çözüm süreci dedikleri süreçte çok yanlışların yapıldığını hatırlatan Yapıcıoğlu, “Neydi o yanlışlar? Sadece şehirlerin silah deposuna dönüştürülmesine seyirci kalmak mı? değil elbette. Pek çok yanlış vardı. Mesela biz o zaman dedik ki, siz hangi akılla, bir halkın temsilcisi olarak bir partiyi, hatta bir partide değil, yasadışı bir örgütün silahlı temsilcilerini niye karşınıza oturtuyorsunuz? Siz hangi hakla temel hak, hukuk meselesi olan bir şeyi pazarlık konusu yapıyorsunuz? Siz hangi akılla bunlara şarta bağlıyorsunuz? Şimdi son günlerde birilerinin yine o dönemde çiğnenen sakızları tekrar çiğnemeye başlaması, 6-8 Ekim olaylarından herkesin ders çıkarmadığını bize gösteriyor. Birileri yine aynı cümleleri tekrar etmeye başladı. Çözümde muhatap falanlardır. Çözüm yeri de Meclis’tir diye. Çözüm yerinin Meclis olması konusunu konuşup tartışabiliriz. Fakat siz 2015 yılına kadar özellikle 2012-2015 yılları arasında yapılan şeylerden hiç mi ders almadınız? Demek ki alınmamış. Alınmamış ki aynı şey tekrar söyleniyor. Bu pası olanlarda hemen cevabı yetiştirdiler. Dediler ki, ‘bu işin asıl muhatabı İmralı’dır.’ Burada yeri gelmişken bir kez daha söylüyoruz. Eğer sizin çözümden kastınız ellerinde silah olanların silahlarını bırakması ise gidin ellerinde silah olanlarla konuşun ne konuşuyorsanız konuşun. Onların ne şartlarda silah bırakacaklarını onlarla konuşacaksınız. Yani onların temsilcileri ile ya da onların uzantılarıyla. Ama siz bunun dışında bir şeyin meşru hak olup olmadığı ya da bir talebin meşru olup olmadığı ya da halk adına istenen bir şeyi onlarla asla konuşamazsınız. Konuşursanız yine 6-8 Ekimlere zemin hazırlarsınız. Fakat Allah’ın izniyle biz buna izin vermeyeceğiz ve vermemeye kararlıyız.”
“Bu kanın bereketiyle Yasinler, Hasanlar, Hüseyinler, Turanlar, Aytaçlar çoğaldı”
6-8 Ekim bir yanıyla mazlumiyetse bir yanıyla da izzet olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Bir yanıyla 6-8 Ekim mazlumiyeti ama bir yanıyla da şahlanıştı. Bir yanıyla mazlumiyetti ama bir yanıyla izzetti. Neydi izzet olan tarafı? Onlar, bu hareketleri sergileyerek, Yasinleri susturabileceklerini ya da onları kaçırabileceklerini ya da onları yok edebileceklerini ya da onları sindirebileceklerini zannettiler. Ama bu kanın bereketiyle Yasinler çoğaldı. Hasanlar, Hüseyinler, Turanlar, Aytaçlar çoğaldı. Ve onların kâbusu oldu. Bir yönü ile sabırdı, metanetti. Niye sabır timsaliydi? Olaylar 6 Ekim’de başladı. Ama onlar 6 Ekim’de başladıkları bir iş vardı. Fakir fukaraya kurban eti dağıtıyorlardı. 7 Ekim’de de karışıklık arttı ama onlar başladıkları işi bitireceklerdi. Cesaret nedir? Cesaret hiç korkmamak değil. Korkmak insani bir şeydir. İnsan korkulacak bir şey gördüğünde korkabilir. Bu gayet tabi ve doğaldır. Hele siz bir de 16-18 yaşında iseniz bu çok tabidir. Ama cesaret korkmayı gerektirecek şeylerin varlığına rağmen, yapılması gereken şeyleri yapmaya devam etmektir. Yine aynı zamanda eğer siz bir iş yapıyorsanız, Rabbinizi kendinizden razı etmek için yapıyorsanız, ölüm tehlikesine rağmen siz bu işe devam ediyorsanız, bu aynı zamanda sebattır, sabırdır. Müjdeler olsun size. Bütün tehditlere, taşlara, yoldaki dikenlere rağmen onun yolunu sürdürenlere müjdeler olsun. O sabrı gösterenlere müjdeler olsun. Allah sabredenlerle beraberdir. Dışarıda envai çeşit günaha davet var iken, bu kebairden sakınmak için birbirine destek olan gençlere müjdeler olsun. Namazdan, ibadetten, taatten alıkoyacak binlerce meşgale var iken, namazlarında, ibadetlerinde daim olan, namazını dosdoğru ikame eden, zamanın sahabesi hükmünde olan gençlere selam olsun. Müjdeler olsun. Sabır, sebat ve istikamet üzere kalmak, Allah’ın yardımını O’nun hoşnutluğunu ve onun sevabını alamaya sebeptir. O yüzden diyoruz. Rabbim ayaklarımızı istikamet üzere sabit tutsun. O yüzden diyoruz. Asıl başarı istikamet üzere kalabilmektir. İnşallah onlar kendilerine yakışanı yaptılar. Bizler de kendimize yakışanı yapacağız. Belki tek dünyaya inananlar bizi anlamayacak. Onlar kavrayamaz. Ama biz iki dünyalıyız kardeşler. Biz şunu da yakinen biliyoruz ki akıbet müttakilerindir. Bu akıbet sadece ukbadaki akıbet değildir. Allah’ın izniyle bu dünyada da akıbet müttakilerin olacaktır. Çünkü bizim hiç şüphemiz yoktur ki Allah mutlak suretle nurunu tamamlayacaktır. O nurun tamamlanması için çalışan, Allah’ın adaletinin yeryüzüne hâkim olması için yeryüzünün bütün mazlumlarının kurtulması için mücadele edenlere müjdeler olsun. Bizim siyasetimiz de ticaretimiz de muhabbetimiz de nefretimiz de öfkemiz de kızgınlığımız da namazlarımız ve ibadetlerimiz de hayatımız ve ölümümüz de alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Rabbim kendisi için kabul buyursun.”
Hibya Haber Ajansı