Turgut Uyar’ın “Eylül toparlandı gitti işte, Ekim filan da gider bu gidişle…” dediği sonbahar mevsiminin ortasına geldik sayılır.
Sonbahar nerdeyse tüm şairlerin, fotoğrafçıların, ressamların ilham kaynağı, tüm romanların baş kahramanı.. Doğanın en cömert olduğu mevsimdir sonbahar.. Renkler olağanüstü durumda. Yeşilden sarıya, sarının çeşitli tonlarından, turuncunun çeşitli tonlarına, sonra kırmızıya oradan kahverengiye dönüşüyor ve en nihayetinde toprağa düşüyor yapraklar… Doğanın rengi bir şölene dönüşüyor adeta.. Güneş sabah ayrı, öğlen ayrı, gün batımına yakın ayrı aydınlatıyor renklerin geçişini..
Sonbaharın duyguları da değişkendir. Sabah esen soğuk rüzgar, öğleye doğru ısıtır doğayı, akşama doğru yine buz keser hava..
Sonbaharda yağmur fazla yağdığı için hava kirliliği de çok az. Havada netlik fazla, bulanıklık, sis en aza indirgenmiş durumda. Havadaki parlaklık, netlik sonbaharın renk cümbüşüyle birleşince büyülenmemek elde değil.
Bu güzelliği kaçırmamak adına alın elinize telefonlarınızı, fotoğraf makinalarınızı çıkın doğaya. Bu renk cümbüşünün, doğanın tadını çıkarmaya çalışın. Özellikle Siirt’e bağlı Eruh ve köylerinde, Kurtalan, Pervari, Şirvan, Baykan tarafında sonbahar temalı fotoğraflar çekmek mümkün.
Işığınız bol olsun.
Yazımı Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sonbahar şiiriyle tamamlamak istiyorum.
Aslında yaprak sıkılmıştı ağaçtan.
Bahaneydi sonbahar.
Gelmişti ayrılık vakti.
Bir göz yaşı damlası gibi,
Damlayıp gidiyordum uzaklara.
Sonbaharda bahanem oldu işte.
Sarılmıştım rüzgara gidiyordum buralardan uzaklar.
Yine yazı bekler oldum bir ümit.
Yeniden senle açarız diye,
Belki yeniden doğarız dağlar ardından doğan güneşle diye.
Yaz geldi bahar geldi ama sen gelmez oldun beklerim ben yine.
Bu yaz öbür yaz belki bir ömür.
Beklerim ben seni bir daha bulabilme ümidi ile beklerim ben.
Mezarıma geleceğini bilsem hiç düşünmeden ölürüm ben…