Siirt Bilim ve Sanat Merkezi’nde Yusuf Bilgen’in ( Mavi Marmara Şehidi İbrahim Bilgen’in oğlu benim de Siirt Atatürk Anadolu Lisesi’nden sınıf arkadaşım) önderliğinde bir araya gelen Ceylan Petek Avcı, Ahmet Ashab Akman, Bilal Kurban, Erman Özçelik,Serhat Zorlu, Şevin Tanık, Yunus Emre Toprak ve İkranur Şimşek’ten oluşan Marifet Roket Takımı, Teknofest’te büyük bir başarıya imza attı. Kendi tasarladıkları roketle yarışmada dördüncü oldular ve “En İyi Özgün Tasarım” ödülünü kazandılar.
Bu başarı, yalnızca teknik bir yeterlilik değil; aynı zamanda inanç, sabır ve kararlılıkla yürütülen bir çalışmanın ürünü. Roketsan’ın yarışmasında tasarladıkları roket, zirveye ulaştığını algılayıp paraşütünü otomatik açıyor, taşıdığı 4 kilogramlık görev yükünü ayrı bir paraşütle güvenle indiriyor ve uçuş boyunca konum, hız ve irtifa verilerini aktarıyor. Tüm bu sistemler, takım tarafından yerli ve özgün şekilde geliştirildi.
Başarıyı alkışlıyoruz ancak başarı hikayesinin detaylarını öğrendikçe bazı soruları da gündeme getirmek kaçınılmaz oluyor:
Neden bu gençler süreç boyunca yalnız bırakıldı?
Neden destek, ancak basına yansıyan başarı geldikten sonra geliyor?
Bugün savunma sanayiinin ne denli kritik olduğu ortadayken, bu tür özgün projelere verilen desteğin sınırlı kalması düşündürücü değil mi? Gençlerin yalnızca üretmekle kalmayıp, sponsorluk arayışıyla da mücadele etmeleri üzücü bir tabloyu ortaya koymuyor mu?
Güven Kuzu başkanlığındaki Siirt Ticaret ve Sanayi Odası ile HMG Grup’un katkıları bu projeyi, bu başarıyı mümkün kıldı. Her iki hemşerimiz de büyük bir alkışı hak ediyor. Fakat mesele yalnızca bu desteği sağlamak değil; bu çocuklara ve ardından geleceklere sürdürülebilir bir sistem içinde, kesintisiz destek vermek. Çünkü bu takım Siirt’in geleceğine dair umut veren bir modeldir.
Marifet Roket Takımı’nın başarısı Siirt’ten “biz de yapabiliriz” diyen gençlerin hayal kurma cesaretini simgeliyor. Valiliğin, Milli Eğitim, Belediyelerimizin ve yerel sivil örgütlerimizin özeleştiri yaparak bu kıymetli başarıdan dersler çıkartarak ön açıcı olmaları gerekir . Bu başarıyı gerçek bir değişime dönüştürmek için, alkışların ötesinde, kalıcı bir sahiplenme şart.

