Nöbetçi Eczaneler
Geçtiğimiz Salı günü Siirt’te iki deprem meydana geldi. Merkez üsleri Siirt olan her iki depremin hafif şiddette olmaları olası bir afeti önledi ve şükürler olsun her depremde de can ve mal kaybı yaşanmadı. Hatırlanacağı üzere iki yıl öncede Kurtalan ilçemizde bir deprem meydana gelmişti. Kurtalan da ki deprem az miktarda da olsa maddi zararlara yol açmıştı.
Her üç depremin bize Siirt’in birinci derece deprem bölgesinde olduğunu hatırlatması ve buna uygun olarak önlemler almamızı gerektirmesi gerekirken biz yine eski tas eski hamam, garip bir tevekkül anlayışını sürdürüyoruz. Yine, demiri, çimentosu az temeli çürük, üflesen sallanacak misali çok katlı apartmanlar dikmeye devam ediyoruz.
İşin birde acı tarafı var. Allah korusun hepimiz için birer ölüm makinesi olmaya aday bu binaları muhteşem şeyler olarak görüyor ve onlara bakıp sanki çok marifetli bir şey yapmışız gibi de övünüyoruz.
Ancak zaman geldi geçiyor. Ülkemizin çok önemli bir bölümünün deprem kuşağında olduğunu unutmadan hareket etmemiz gerekiyor. Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın da sık sık vurguladığı gibi dikey mimariden yatay mimariye geçmeliyiz. Yapacağımız inşaatların alanlarının zemin etütlerini bilime uygun bir şekilde gerçekleştirmemiz gerektiğini unutmayalım. Belki Siirt’te dere sayısı az olduğu için pek rastlamıyoruz ama dere yataklarına, zemin yapısı uygun olmayan alanlara evler kondurmayalım.
Yine inşaatlarımızı tekniğin ve bu konudaki mevzuatın ön gördüğü şekilde yapalım. Çimentosundan demirinden tırtıklamayalım. Binanın dış görünüşüne ve aksesuar olarak nitelendirebileceğimiz ayrıntılara takılmayalım. Sağlamlığını ön planda tutalım. Kısacası evlerimizi iş yerlerimizi gönül rahatlığıyla içlerinde oturacağımız bir şekilde inşa edelim. Bile bile canlarımızı ve mallarımızı tehlikeye atma gafletinden kurtulalım.
Umarım en kısa bir zamanda yalnız Siirt değil bütün ülke olarak bu işin öneminin bilincine varırız.