Gazeteci Yazar Ayhan Mergen Yazdı: Siirt olarak son 50 yılda neler kaybettik?
Tek tek sıralamak için sayfalar dolusu yazılar yazmak yetmez. Siirt o kadar çok büyük değerini kaybetti ki hatırladıkça üzülmemek mümkün değil. İsterseniz ana başlıkları ilk etapta akla gelenleri sayalım ve hep birlikte hayıflanalım.
Siirt olarak bu zaman süresinde asırların birikimi sonucu oluşturduğu somut olmayan kültürümüzü yani bir başka deyimle gelenek ve göreneklerimizi bir bir kaybettik. Kaybettiğimiz bu önemli hazineye bu güne kadar zaman zaman değiniyorum. Önümüzdeki günlerde de değinmeye devam edeceğim. Çünkü ne kadar anlatsak bitmez.
Siirt bu yarım asırlık süre içerisinde yine asırların deneyimiyle kazandığı betonarme evlerden çok daha sağlıklı ve daha çok doğa dostu, kışın sıcak yazın serin, yapı malzemesi olan cası kaybettik. Kendimizi doğa düşmanı, nefes almaz, güneş görmez çok katlı betonarme binalara mahkum ettik.
Siirt olarak tarihi değere sahip birçok medrese, kale, cami, çeşme su kanalı ve hamamı kaybettik. Bunlara da önümüzdeki günlerde değinmeye devam edeceğim.
Siirt olarak bu süre içerisinde birçok bitki türünü kaybettik. Tıffes ıs sıle(ufak elma) Haziran armudunu, Arbo biberini, tornadan çıkmış düzgün güzel kokulu enfes tada sahip salatalığımızı kaybettik.
Bunlar ilk akla gelenler. Birde ben gidiyorum diye feryat edenler var. Bunların başında gelin yanağı armudu ve göçer elması bunların başında geliyor.
Birçok anıt ağacı kaybettik. Bıttımlık semtinde ki asırlık bıttım ağaçlarını daha doğrusu Siirt’in oksijen deposunu kaybettik.
Her şeyden önce şeyh Ebul Vefa Türbesinin yanında bulunan, içi boşalan gövdesine rahatlıkla yetişkin üç insanın sığabildiği o tam anıt ağaç niteliğindeki bıttım ağacını koruyamadık ve göz göre göre kurumaya terk ettik.
Bu sırayı sayfalar dolusu sürdürmek mümkün. Ama nafile…O nedenle isterseniz bu işe gönül verenlerin içini karartmamak adına, bu günlük bu kadarla yetinelim.
Özetle Siirt, olarak çok ama çok şeyler kaybettik.