Siirt, 2000’li yıllara kadar bölge illeri arasında tarihi en az bilinen illerinden birisiydi. Net ifadeler içermeyen, yetersiz derme çatma birkaç bilgi kırıntısı. Hepsi o kadar. Bu bilgi kırıntılarına göre, Siirt’in bilinen tarihi Milattan önce 4-5 binli yıllara yani günümüzden 6-7 bin yıl öncesine dayanıyordu. 2000’li yılların başında Siirt’in ve hatta bölgenin arkeolojik tarihinin üzerine adeta bir güneş doğdu;
Ege Üniversitesinden Doç. Dr. Haluk Sağlamtimur. O dönemde yardımcı doçent olan Sağlamtimur, Siirt’i sevdi, Siirt halkı da onu sevdi.
İlimizde ilk arkeolojik kazı çalışmalarını başlattı. 20 yıla yakın süren bu kazı çalışmaları esnasında önemli bir bölümüne benimde şahit olduğum çok büyük zorluklarla karşılaştı. Kazıların yapıldığı köylerdeki vatandaşların haksız isteklerine ve ilk çalışma olmanın getirdiği bazı bürokratik zorluklara da göğüs gerdi. Adeta bıktırılmak, kaçırılmak istendi. Ancak o yılmadı. Her yıl öğrencileri ve buradan tuttuğu işçilerle yazın aşırı sıcağında boncuk boncuk terler akıtarak kazıları gerçekleştirdi. İlk kazı çalışması Çiçekyurdu mezrasında ki Türbe Höyükte başladı. Alan olarak küçük olmasına rağmen, bu höyükten önemli ölçüde mızraklar, çanak çömlekler ve gözyaşı şişeleri gibi buluntular ele geçirildi. Özellikle bu höyükte bulunan çivi yazısı ile yazılı kil tablet yalnız ilin değil, bölgenin bilinen tarihini değiştirecek, nitelikteydi.
Bir dokumacı ustası ve bir marangoz ile bir yöneticinin mesajlarını içeren kil tablet , bölgenin o dönemlerde göçebe hayatı yaşadığı yönünde ki yaygın inanışı yerle bir etti.
Siirt’in tarihini aydınlatmaya yönelik olarak yapılan kazı çalışmalarını ve bu kazıların arkasında ki kahramanı anlatmaya devam ediyoruz.
O dönemde insanların bölge de yerleşik hayata geçtiğini ortaya koydu. Bu sonuç bölge tarihi açısından önemliydi. Bu kazının ardından Ormanardı (Gırdara) Köyü Güsir Höyük kazısının başladığını görüyoruz.
Yine Doç. Dr. Sağlamtimur’un teşvik ve destekleri ile İstanbul Üniversitesinden bir grup bilim insanı tarafından gerçekleştirilen bu kazıda, höyüğün henüz orta tabakalarına inilmiş olmasına rağmen günümüzden 12.300 yıl öncesine kadar tarihlenen buluntular ele geçirildi. Bu veri de çok önemli. Çünkü bilindiği üzere en eski yerleşim birimi olarak sunulan meşhur Gaziantep civarında ki Göbeklitepe’nin de geçmişi bu kadar yıla dayanıyor. Yani bir başka anlatımla Siirt en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Güsir höyük sona kadar kazılmış olsa belki de en eskisi olduğu gerçeği ortaya çıkacaktır. Bu iki kazıyı Çattepe (Tilenevro) kazısı takip etti. Bu kazıda Doğu Romanın Anadolu topraklarında yer alan en son kalesi ile yine Anadolu’da nehir üzerinde kurulmuş limanı ortaya çıkarıldı. Anadolu ve Mezopotamya bölgelerinden gelen ürünler burada trampa ediliyordu. Bu nedenle burası bölgenin önemli bir ticaret merkeziydi. Son kazı çalışması ise Siirt il merkezine 20 km mesafede Başur Höyükte yapıldı. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu daha doğrusu Anadolu ile Mezopotamya Bölgeleri arasında bir koridor, bir geçiş noktasını oluşturan bu höyükte nitelik ve nicelik olarak çok önemli eserler ele geçirildi.
Siirt’te gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmaları ve bu kazıların kahramanını anlatmaya devam ediyoruz. Malatya’da açık hava müzesi olarak değerlendirilen Aslan Tepe Höyüğü gibi değerlendirilebilecek bu höyükte dünya arkeoloji alemini heyacana sürükleyen çok önemli buluntulara rastlandı. Bunlardan bir tan…