Dilerseniz, bunun hikayesini ve bu hikayenin kahramanı gerçek halk adamı olan bir belediye başkanının günümüzde pek görmediğimiz asil bir davranışını hatırlayarak yıllar sonra da olsa takdir edelim.
Gazeteci, siyasetçi ve iş insanı rahmetli Lütfü Güldoğan anlattı.
Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllar. Çayın çok nadir bulunduğu ve hastalara ilaç olarak önerildiği zamanlar.
Dönemin belediye başkanı Hami Efendi (Özel) İran’dan bir semaver ve bol miktarda çay getirtmiş, her hafta pazar günü vali, paşa gibi şehrin üst düzey yöneticileri ile birkaç eşrafı evine davet ediyor ve hanımının yaptığı pastaları yiyip, çaylarını içip sohbet ediyorlarmış.
Öte yandan Hami Efendinin Totos lakaplı komşu bir yerlerden, bir avuç kadar çay temin etmiş, hanımına vererek demlemesini istemiş.
O güne kadar çayı görmemiş olan kadın, kendine göre bir pişirme yöntemi bulmuş ve küçük bir tencerenin içine koyduğu çayın üzerine su ilave ederek, kış mevsimi gereği gün boyu yanmakta olan odun sobasının üstüne koymuş.
Arada bir gelip pişip, pişmediğini kontrol ediyor, su ekliyor ve daha iyi pişmesi için de sobaya odun atıyormuş.
Akşam saatlerinde eve gelen evin beyi büyük bir merak içerisinde hanımından çayı getirmesini istiyor.
Az sonra o dönemlerde çay bardağı bulunmadığı için bakır maşrapa içerisinde çay gelir.
Ancak saatlerce ateş üstünde kaynatılan çay, çay olmaktan çıkmış, acılaşmış ve içilemez hale gelmiş.
Bu duruma çok kızan kocası ona dayak atmış. Ertesi gün de bu durumu Hami Efendinin eşine anlatmış.
Hami Efendi bunun üzerine “ halkımın içmediği bir şeyi içmem.” Diye yemin etmiş.
Bu yeminin ardından semaver bodruma kaldırılmış ve bir daha o sohbetler gerçekleşmemiş.
Yalnız Hami Efendinin torunlarından sevgili hemşerim Yılmaz Özel gönderdiği içerdiği mesajı etkilemeyen ufak bir değişiklikle olayı doğruluyor.
Sevgili Özelin mesajı şöyle “ Babamdan duyduğum olay şöyle Totos belediyede çöpçü Hami efendi bir sabah mesaiye giderken Totosun tavada birşeyler ile meşgul olduğunu görüp sorar Totos ne yapıyorsun diye “ezbeni esey çehi” demiş amé fil tava demiş ve Hami efendi üç talakının üzerine yemin etmiş bir daha çay içmemiş… Rahmetli babam öyle anlatmıştı bana.”
Sonuç itibarıyla olay bir devlet adamının halka bakış açısı ve onlardan biri olma çabasını yansıtıyor.