Hepimiz duymuş, görmüş ya da bir yerlerde okumuşuzdur… Kanser tedavisini başarıyla atlatan bir çocuğun, daha doğrusu bir ailenin içinden taşan sevincini kutlama isteğini…
Baba, oğlunun ve kendilerinin yaşadığı o acı dolu günlere bir parça renk katmak, umutla nefes almak istemişti. Sosyal medyada, yüreğinden gelen o sade ama çok güçlü cümleyi paylaştı:
“Oğlum balon uçurmak istiyor, pek kimsemiz yok… Siz gelir misiniz?”
Bu cümle, binlerce insanın kalbine dokundu. Kimisi marketten balon aldı, kimisi evdekini şişirdi; ama herkes yüreğini de alarak geldi.
O alan, sadece bir çocuğun değil, vicdanı hâlâ canlı binlerce insanın ortak buluşma noktası oldu. Sadece bir hayalin gerçekleşmesi için, hiçbir zorunluluk olmadan, sadece iyilik için oradaydılar.
Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki; iyilik hâlâ güçlü bir şekilde yaşıyor. Hâlâ kalbinin köşesinde iyilik taşıyan, harekete geçmek için küçük bir çağrı bekleyen yığınla insan var. Önemli olan, bu insanları bir araya getirebilmek. Önemli olan, iyiliği çoğaltmak.
İşte tam da bu noktada uzun zamandır dile getirdiğim bir düşünce vardı:
“Diğerkâm insanların etkileşim içinde olduğu bir ekosistem inşa etme” arzusu.
Bu örnekte yaşananlar, bu düşüncenin ne kadar sahici ve ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çünkü iyilik, sadece bireysel bir duruş değil; birlikte olduğunda güçlenen, anlam kazanan kolektif bir değerdir.
Ve günün sonunda sosyal medyada viral olan o cümle, her şeyi özetlemişti veya özetliyordu:
“Bugün anladım ki çevre sadece yakınlarımız değil, aynı duyguyu paylaşan binlerce yabancı olabilirmiş.”
Belki de en çok buna ihtiyacımız var …
Tanımadan sevebilmek.
Bir çocuğun gülüşü için, bir toplumun iyiliği için, bir şehrin geleceği bir araya gelebilmek.
Bir tek iyi cümleyle, doğru bir mesajla on binlerce yüreğe dokunabilmek.
İyilik bulaşıcıdır. Ve biz, tam da böyle bir bulaşıya muhtacız.
YORUMLAR