Siirt asırlardan beri susuzluk çeken bir kent. Botan gibi debisi yüksek bir akarsuyu topraklarında barındırmasına rağmen bu suyun il merkezinden hem uzak ve hem de büyük kot farkından asırlar boyu yararlanamamış.
Zeminindeki maddelerden dolayı acı bir tadı olduğu için yer altı sularından yararlanamamış. Eski Siirt’te neredeyse hemen her evde, bir kuyu bulunmasına rağmen bu sulardan ancak temizlik işlerinde yararlanılabilmiş.
Siirt’in bu durumu 1930 yıllarda İsmet İnönü’nün Atatürk’ün emriyle hazırladığı doğu raporunda da yer almış. Raporda Siirt’in susuz olduğu, temiz olmadığı ve bu nedenle gözlerin şişip çapaklanması ile oluşan trahom hastalığının yaygın olduğuna vurgu yapılmış.
Siirtliler asırlar boyu su ihtiyaçlarını üç yerden temin etmişler. Temizlik suyu ihtiyaçlarını yukarıda da belirttiğim gibi kuyulardan ve içme suyu ihtiyacını da genellikle sakalardan temin ediyorlardı. Sakalar kentin çevresindeki tatlı su kaynaklarından hayvanlarının sırtında gün boyu evlere su taşırlardı. Birde bunların dışında bazıları acımsı olmakla birlikte kentin bir çok semtinde bulunan su kanalları da halkın su ihtiyacının temininde önemli bir rol oynuyordu.
Asırlar boyu devam eden bu durum Demokrat Parti döneminde değişmeye başladı. Sanırım 1952 yılında Diyarbakırı ziyaret eden dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar bölge illerinden üçer kişiden oluşan birer heyet istemiş. Siirt’ten Rahmetle H.Ahmet Özçelebi ve ile rahmetli Lütfü Güldoğanın da yer aldığı heyetin il adına dile getirdiği istekler arasında Botan Barajı ile Siirt Lisesinin yapımı da yer almış.
Karar verilmesi ve ihalesinin yapılmasının ardından şimdilerde Ilısu Baraj Gölünün altında kalan Botan Barajının inşasına 1954 yılında başlanmış. Baraj 1957 yılında tamamlanmış.Siirtin hem su ve hem de elektrik ihtiyacı buradan karşılanmaya başlanmış.
Kente su hatlarının çekildiği ilk dönemde her mahallede bir veya iki tane emme basma tulumba yöntemiyle çalışan çeşmeler kuruldu. Çocukluğumda, yani 1970 li yıllara kadar bu çeşmelerin terk edilmiş halini hatırlıyorum. Daha sonraki yıllarda her eve su hattı çekildi.
Botan Baraj ve Hidro Elektrik Santralinden gelen su 1974 yılında sel sularının basması sonucu barajın devre dışı kaldığı yaklaşık 40 günlük bir dönemi hariç bırakırsak 1980 lerin sonuna kadar şehrin su ihtiyacını karşılamaya yetti.
Şehrin büyümesi ve göçler nedeniyle Botan suyu yetersiz kalmaya başlayınca Hesko hattı devreye sokuldu. Hızlı nüfus artışı ile birlikte bu hatta yetersiz kalınca Hizan hattı inşa edildi. Bu arada Ilısu Baraj Gölü altında kalan Botan Barajından gelen su hattı tamamen devre dışı kaldı.
Ancak bazı ilçelere ve köylere her iki hattan su verildiği için bu gün Siirt yine susuzluk çekiyor. Kentte yoğun bir susuzluk yaşanırken, elimizde önemli bir alternatif olan ve bir dönemler kentin su ihtiyacını karşılayan su kanallarına el atan yok.
Birkaç yıldan beri bu konuyu bütün valilerimize ve belediye başkanlarımıza açıyorum. Siirt’in altında en az 6 tane su kanalı geçiyor. Sokulayn Babudarp ve Ulu Camideki su kanalları en bilinenleriydiler.
Algül Mahallesindeki Babudarp Camisindeki su kanalı halen kullanılıyor. Hemen yukarısındaki AynSalip Çeşmesi bir iplik kalınlığında akmaya çalışıyor. Geri kalanlar kendilerine yer altına bir yol bulmuş boşa akıyorlar.
Bunların önemli bir bölümünün de debisi yüksek sayılabilecek durumdaydı. Restorasyon sırasında yapılan hesaplamalara göre Ulu Camisinin altından geçen suyun günlük miktarı 300 ton.300 ton su demek yaklaşık 600 ailenin su ihtiyacının karşılanması demektir.
Yanlış anlaşılmasın bu gün bu suları içme suyu olarak kullanalım demiyorum.Ancak bunlardan yararlanalım.Bunlardan yararlanabileceğimiz bir çok alan vardır.Kot farkından dolayı kendi cazibeleri kentin her yerine motopomp ihtiyacı olmadan gidebilecek bu sulardan cadde ve sokak temizliğinde park ve bahçe sulamasında ve hatta Kızlar Tepesi Parkındaki büyük havuzu doldurmada, yangın söndürme işlerinde yararlanabiliriz.
Bunlardan yararlanmayı dert edinirsek yararlanacağımız bir çok alan ortaya çıkar yeterki biz bu işi kendimize görev olarak edinelim.
Kentin altından geçen bu su kanallarının dışında yine kent merkezinin çok yakınlarında bulunan Şahmeran gibi daha bir çok su kaynağı da bulunuyor.
Artık bunları değerlendirelim. Bu kanalların başladığı yerleri gösterebilecek ve bilgi verecek yaşlılarımız var. Yarın bunları da bulamayacağız.
Bu su kanallarının ekolojik değerlerinin yanında tarihi bir değerleri olduğunu da unutmayalım.