Küresel ısınma ve onun bir sonucu olan kuraklık bütün dünyayı etkilemeye devam ediyor. Bilim insanları her gün bu konuda uyarıcı açıklamalar yapıyorlar. Bas bas insanoğlunu uyararak görevlerini yerine getiriyorlar. Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen ülkemiz su açısından çok zengin ülkeler arasında yer almıyor. Orta derecede suya sahip ülkeler arasında yer alıyoruz. Bu nedenle kuraklık tehlikesi her zaman için mevcut. Doğal olarak Siirt’te bundan etkileniyor. Yağmur yağmıyor. Dereler çaylar kurudu ya da kurumak üzere. Hırçın akan bu yönüyle halk arasında hain su olarak bilinen Botan miskin bir kediye dönmüş durumda. Daha önceleri yüzerek bile karşıdan karşıya geçmenin çok zor olduğu bu çayı bir çok yerde yürüyerek geçmek mümkün. Geçen gün Baykan ilçemizdeydim. İlçenin tam ortasından geçen Bitlis Deresi üzerindeki köprünün üzerinde bir süre dereyi izledim. Gerçekten çok acı ve endişe verici bir durum.Su o kadar azalmış ki dere demeye bin şahit gerek. Sanki patlayan bir su borusu gibi. Diğer bütün çaylar akarsular aynı durumda. Daha önceki bir yazımda da belirttim; Siirt’in tek doğal gölü olan Pervari ilçemizdeki göl de kurudu. Akarsular bir yana aylardan beri doğru dürüst yağmur yağmadı. İstatistiki rakamlar vererek kafaları karıştırmaya gerek yok. İlkbahar mevsiminde yeterli yağmur alamadık. İl olarak zaten yaz mevsiminde yağmur alamıyoruz. Şimdi sonbahar mevsimini yarıladık. Yinede yağmur yok. Çiftçi iki eli böğründe ne yapacağını şaşırmış durumda. Tarlasına tohumunu, bostanına fidesine ekmenin zamanı geldi. Ancak toprak o kadar suya hasret ve kuru ki o tohumların, o fidelerin yeşermesi mümkün değil. Bu durumu önlemek için uzun vadeli planlar dahilinde bilim insanlarının önerdiği önlemleri almamız gerekiyor. Ancak kısa vadede alabileceğimiz tek bir önlem var: o da yağmur duasına çıkmak. Müftülüğümüzün öncülüğünde yapılacak bir organizasyonla yağmur duasına çıkılabilir. Belki bu dua ve aramızdaki masum bebeklerini ve yaşını başını almış piri fanilerin hatırına Rabbimiz bizi bu tehlikeden korur.